İnadına Atatürk sevgisi

11 Kasım 2018 Pazar

Dün sabah saat sekizden başlayarak sokaklardaydım. Dolmabahçe’nin önü hınca hınç... Beşiktaş Meydanı... İskelenin önü... Atatürk Anıtı’nın çevresi... Büyük küçük her yaştan insanla dolu... Ortaköy, Bebek... Bu güzergâhta yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm... Saat 9’u beş geçe Arnavutköy’ü yeni geçmiştim.
Siren sesi. Tüm balıkçılar oltalarını yere indirdi. Herkes durdu. Yüzler denize dönük durdu. Bulutlar arasından delici bir ışık hüzmesi gümüş suları daha da aydınlattı. Denizin üstü balıkçı motorlarıyla doluydu. Motorlar durdu. Kuşlar durdu. Sanki yaşam durdu. Sonra herkes, her şey yeniden hareketlendi. Kıyıda kahvaltı etmekte olan yaşlı bir çift yeniden simitlerine dönerken gözyaşlarını siliyorlardı. Gülümsedim. Kadın döndü “İnadına sokaklara çıktık” dedi... Yoluma devam ettim. Benden çok daha genç iki tanıdığa rastladım “İnadına sokaklardayız” dediler.
Gün boyu ne çok, ne çok, ne çok duydum Atatürk’e minnet duygusunu göstermek için “inadına” bir şeyler yapanları... Neye, kime inat diye sormadım elbet! Ona minnetimi, sevgimi ve saygımı onun sözleriyle paylaşıyorum: (1933, Cumhuriyet Bayramı konuşmasından)
“Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”

Kadri Gürsel’den gazetecilik dersi
Usta gazeteci Kadri Gürsel’in “Ben de sizin için üzgünüm” başlıklı kitabı Destek Yayınları’ndan yeni çıktı. Bir çırpıda soluk soluğa okudum. Müthiş bir gazetecilik dersi. Ama aynı zamanda edebiyat tadı var! Sadece gazetecilerin değil, herkesin okuması gerek. İşte tadımlık bir bölüm:
“İnsanların bana, benim için üzüldüklerini söylemelerine, sebep olan hadiseler Türkiye’de 2008’de başlayıp zamanla hızını artırıp güç kazanan otoriter gidişatın neticesiydi.
Mesela, basın özgürlüğünün adım adım yok edilmesi...
İfade özgürlüğünün aynı şekilde ortadan kaldırılması...
Bireysel hak ve özgürlüklerin budanması...

Yargının, iktidarın nüfuzu altında bütünüyle araçsallaştırılması...
Hukukun askıya alınması...
Güçler ayrılığının ilga edilip kontrol ve denge mekanizmalarının işlemez hale getirilmesi...
Halktan toplanan vergilerden oluşan devlet bütçesinin nasıl ve neye göre harcandığının denetlenememesi...
Ve tüm gücün tek elde toplanmasının... Sonuçları ne olabilirdi ki?
Hesap vermeyi zül addeden, sorumsuz ve fakat alabildiğine ceberut bir anlayışla, keyfi ve kötü yönetilen Türkiye’de felaket, gazetecilerin işlerinden kovdurulması, tehdit edilmesi, susturulması ve hapislere atılmasıyla mı sınırlı kalacaktı?
Ya benim için üzülenler?
Sıra onlara gelmeyecek miydi?
Siyasi tercihleri ve yaşam tarzları nedeniyle işyerlerinde, devlet dairelerinde, devletle ilişkilerinde ayrımcılığa uğramayacaklar mıydı?
Türkiye’de hukuk, adalet, liyakat, bağımsız yargı ve özgür medya kalmadığı için hak arayamaz, hesap soramaz, rekabet edemez hale gelmeyecekler miydi?
Verginin seçici biçimde, siyasi bir cezalandırma ve kaynak aktarma aracı olarak kullanılması sonucunda mağdur olmayacaklar mıydı?
Kayırmacı ahbap-çavuş kapitalizminin egemen olduğu bir ülkede, ne kadar iyi yetişmiş olurlarsa olsunlar kendilerini gerçekleştirme özgürlüğü ve yükselme imkânı ellerinden alınmayacak mıydı?
Çocuklarına umdukları, hak ettikleri kaliteli ve laik eğitimi aldırmak için özel okul sektörünün (o da şimdilik) insafına terk edilmeyecekler miydi?
Ve nihayet, kötü ve keyfi yönetilmesinin neticesinde ülke, kaderi olan ekonomik krize sürüklenirken iflas etmeyecekler miydi, işsiz kalmayacaklar mıydı?
Ve ben üzülmeyecek miydim?
Elbette üzülecektim ve bu son satırları elbette kendisi için değil ama ülkesinin insanları için çok üzülen bir gazeteci olarak yazdım.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları