Ahmet Yavuz, yönetimsel sorunlarda Tek Adam rejiminin etkisine dikkat çekti: 'Liyakat yerine sadakatin sonucu'

Gazetemizin yazarı emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yaşanan aksaklıkları Cumhuriyet'e değerlendirdi.

Yayınlanma: 14.02.2023 - 04:00
Ahmet Yavuz, yönetimsel sorunlarda Tek Adam rejiminin etkisine dikkat çekti: 'Liyakat yerine sadakatin sonucu'
Abone Ol google-news

Kahramanmaraş depremleri sonrası yaşanan koordinasyon sorunu gündemdeki yerini koruyor.

Gazetemizin yazarı emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ile yaşananları ve nedenlerini konuştuk.

- TSK deprem bölgesine yardımda geç kaldı mı?

Evet, geç kaldı. 

- Neden?

Çünkü yeterli hazırlığı yoktu. Ayrıca olağanüstü durumlar için astlara inisiyatif vermek lazım. Planlama başarılıysa komutanların inisiyatif kullanmaları da kolaylaşır. Zira hangi koşullarda, ne yapacağı önceden belli olduğu için kolay karar verir ve gecikmeden gereğini yapar. Kara Kuvvetleri için esasında her muharip birliğin hem EMASYA (Emniyet, Asayiş ve Yardımlaşma) hem de DAFYAR (Doğal Afet Yardım Planı) vardı. Bu planlar, İl İdaresi Kanunu’na göre, mülki amirlerin garnizon komutanlarından yardım talebi halinde neyin, nasıl yapılacağı konusundaki hazırlıkları içerirdi. Kim, nerede, ne zaman, nasıl, ne yapacak? Hepsi belliydi. 

Hatta bu işlerde gecikme olmasın diye Sivas olaylarında askerin kullanılmasında dönemin valisiyle garnizon komutanı arasındaki uyumsuzluktan kaynaklı gecikmeye çözüm olarak İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında EMASYA Protokolü düzenlenmişti. Protokol iptal edilmekle kalmadı, EMASYA planları da rafa kaldırıldı. Tam da 15 Temmuz öncesinde Kolluk Kuvvetlerinin Toplumsal Olaylarda Desteklenmesi Eğitimi Talimatı (KOKDOT) adı altında yürürlüğe kondu ve azımsanmayacak sayıda askerin FETÖ’cü darbeye destek vermesi için kandırılmalarına vesile oldu.

Ahmet Yavuz

"SİSTEM UYGUN DEĞİL"

15 Temmuz sonrasında da esasında bu konularda devlet gerekli düzenlemeyi yapmış. Ancak AFAD kurulduğu, esas sorumluluk bu kuruma verildiği, MSB de dahil diğer bakanlıklara sadece ihtiyaç halinde yardım etme görevi verildiği için bazı sorunların doğduğu gibi bir sonuç çıkarmak yanlış olmaz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi her şeyi o kadar merkezi hale getirdi ki tepeden bir emir gelmeden hiç kimse kendiliğinden harekete geçemiyor. Sistem yetki devrine uygun değil. Sistemi işletenler de liyakatten ziyade sadakate dayalı seçildiği için inisiyatife kapalı. Mesela herhangi bir olayda bile açıklama yapan bir bakan sözlerine, “Sayın cumhurbaşkanının talimatlarıyla...” diye başlıyor. Acil merkezine gelmiş bir hastayı, acil hekimi nasıl müdahale edeceğini başhekime sormuyorsa ilgili bakanın da mülki amirin de birlik komutanının da benzer çalışması lazım. 

- Koordinasyon sorununda görev paylaşımının etkisi var mı?

Bu sorunuza ancak varsayımlarla yanıt verebilirim: Devlet Şubat 2022’de, Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği çıkarmış. Esas sorumlu İçişleri Bakanlığı emrindeki AFAD. Konuyu dağıtmamak adına buradan MSB’ye düşene bakalım: Yönetmelik, “Afet ve acil durum öncesinde; askeri birlik ve komutanlıkların, afet ve acil durum hallerine yönelik oluşturulan planlamalarını, bu yönetmelik gereğince yapılan afet müdahale planlarına uyumlu olmasını sağlamaktan...” diye başlamış; devamında, afet durumunda kendilerine verilen görevleri eksiksiz yapması istenmiş...

Bu verilere göre birkaç sorunun cevabını bulmamız gerekir: Acaba, İçişleri Bakanlığı MSB ile bir protokol yaparak bir bölgede doğal afet olduğunda, o bölgedeki askeri birliklerin yetersiz kalması halinde diğer bölgelerden birlik takviyesi hususu esasa bağlandı mı? MSB, buna ilişkin bir direktifi TSK’ye verdi mi? Acaba valilikler kendi planlarını bu yönetmeliğe göre yaptılar ve ellerindeki garnizon komutanı/komutanlıklarından ne beklediklerini açıkça belirten planlarını hazırladılar mı? Bu plana dayalı olarak eskiden olduğu gibi her birlik kendi yardım planını hazırladı mı? Bunları bilmiyoruz.

Askeri etik ordu mensubuna canı pahasına vatandaşının güvenliği için emir beklemeden gereken yardımı yapmayı gerektirir. Ancak mevcut iktidarın uygulamaları, tarihin imbiğinden süzülerek gelen bu askeri etik ya da zihniyeti yaralamıştır. Askerin görünür olmasını önlemek için elinden geleni yapmaktadır. Bunun yansımalarını en son bu felakette de gördük. Hâlâ sayın bakan 25 bin askerin bölgede görev almasından bahsetmektedir. Ancak üçüncü günden itibaren bölgeye dışarıdan birlik gönderilebilmiştir.

"FETÖ’YLE MÜCADELEYE EVET AKP ORDUSU YARATMAYA HAYIR"

- 15 Temmuz sonrası TSK’nın olanak ve yetenekleri açısından değişiklik var mıdır?

Elbette var. Öncelikle sağlık ordusu ortadan kaldırıldı. Dünyada başka örneği de yok. İnsanlar sanıyor ki mesele sadece askeri hastanelerin kapatılmasından ibaret. Oysa değil, bütünüyle bir sistem tahrip edildi. Askerlik süresi kısaltıldı. Paralı askerlik devreye sokuldu. Bu düzenlemeler, TSK’nın teşkilatını, emir-komutasını, mevcudunu, eğitimini ve halka yardım kabiliyetini olumsuz etkiledi. Çok sayıda DAFYAR eğitimi alan birlik vardı, artık yok. Son birkaç yıldır çok sayıda subay emekli edildi. FETÖ’nün TSK’dan tasfiyesine sonuna kadar evet; bunu bahane ederek AKP’nin kendi ordusunu yaratabilmek için vatansever subayları tasfiye etmesine sonuna kadar hayır!

“HATAY’A DİKKAT EDİLMELİ”

- Bundan sonra ne yapmak gerekir?

Deprem 10 ili kapsıyor. Bölge geniş. Yıkım büyük. Mücadele uzun sürecek. Olağanüstü bir durum söz konusudur. Olağanüstü hal ilanı çok yerindedir ancak gecikmeden bölgeye olağanüstü hal valisi görevlendirilmelidir. OHAL Valisi emrine İstanbul’daki 3. Kolordu karargâhı milli kılınarak verilebilir. Hizmetlerin koordinasyonu yanında askeri birlikler de etkin olarak sevk ve idare edilebilir. Bölgeyi çok sayıda askeri birlikle takviye etmek gerekir. Başlandı esasında ama yetersiz olduğu açık. Donanmaya ait gemilerin sayıları artırılabilir. Halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması yanında bir kısım sahra hizmetinin düzenlenmesine katkı sağlanabilir. Kara Kuvvetlerinin elinde çok sayıda sahra helası, banyosu, mutfağı, ekmek fırını, iş makinası mevcuttur.

Özellikle Hatay büyük hassasiyet arz ediyor. Sayın Akşener’in yabancıya mülk satışı yasaklansın önerisi yerindedir. Bölgenin sosyolojik yapısı zaten anlamsız Suriye politikası ile bozulmuştu. Önlem alınmazsa daha büyük sorunlara gebe bir durumla karşı karşıyayız. 14 Kasım 2022 tarihli "Devletin yeniden yapılandırılması ihtiyacı" başlıklı yazımda da değinmiştim. Askerlik süresi, paralı askerlik konusu yeniden ele alınıp düzenlenmeli, TSK’nın sağlık ordusu yeniden kurulmalıdır. TSK’nın kaynak fazlası için doğal afetlerde, çevre temizliği gibi kamusal hizmetlerde kullanılmak üzerek birlikler oluşturulmalı ve süratle valilikler emrinde görev alacak şekilde hazır kılınmalıdır.

"UMUTSUZLUĞU AŞALIM"

- Afet, Türk ulusunun yardım ve organizasyon potansiyelini de ortaya koydu. Bundan sonrası için ne yapmalı?

Bir kez daha gördük: İnanılmaz özgüven sağlayacak bir insan dokumuz var geleceğe yönelik ümidimizi artırıyor; maalesef tam tersi niteliklere sahip diğer bir kesim ise karamsarlık yaratıyor. Umutla umutsuzluk arasında gidip geliyoruz. Devletin çağdışı yönetimi de bu umutsuzluğu besliyor. Bunları aşmamız lazım. Çok değerli bir insan kaynağımız var. ‘Enerjinizi nereye koyarsanız orası büyür’ diye bir söz vardır. Toplumun organize olma becerisi yüksek, görece eğitimli ve vicdanlı kesiminin bir araya gelmesinin önemi yeniden ortaya çıktı. Bazıları ‘siyaset yapma zamanı değil’ diyor. Hiç katılmıyorum. Siyaset, bir toplum için yapılan en ulvi iştir. Tabii ülke ve toplum çıkarı için yapıldığı takdirde... Duyarlı kesim, deprem sonrası, “Benim işim bitti” diyerek kenara çekilmemeli; devletin yeniden yapılandırılması sürecinde siyaset kurumunun içinde yer almalıdır zira ülkemizi ayağa kaldırmak için uzun vadeli, örgütlü, disiplinli, ulusal çıkar merkezli yapılanmaya ve çalışmaya ihtiyaç hayatidir. 


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler