Adnan Binyazar

Son yazışma...

02 Eylül 2022 Cuma

Öz Türkçenin yayılmasının öncülerinden, dilbilimci, seçkin öğretmen, edebiyatçı Emin Özdemir beş yıl önce (01.09.2017) erdi sonsuzluğa. 

Yalnız can yoldaşı değildik, yaşam boyunca birbirimizin yazı yoldaşı da olmuştuk. Onun yazdığını ben, benim yazdığımı o gözden geçirip kusursuz olduğuna inanmadan yayımlamazdık. 

Özdemir, Prof. Dr. Sedat Sever’in eğitim fakültesinde düzenlediği Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, Prof. Dr. Ruşen Keleş’in de konuşmacı olarak katıldığı ona yönelik son toplantıda kullandığı bir tümceyle, hiçbir değerle ölçülmeyecek bir miras bıraktı bana:

“Adnan’la ben bir kâğıdın iki yüzü gibiyiz. Benim adımın geçtiği yerde Adnan’ın, onun adının geçtiği yerde benim adım anılır.”

ACI AYRILIŞ 

Son yazışmamız, onunla dostluğumuzun hangi duygulardan yansıdığının kanıtıdır...

Adnan, Can Dostum, 

Belli ki yolun sonuna geldim. Az önce seninle konuşacak gücü bulamadım. Son yazdığım yazıyı sana gönderememiştim. Dergiye yolladığım senin görmediğin ilk yazım oldu bu. Okuyasın diye iletiyorum. Yazıyı yazdığım günlerde beynimde yangın çıkmış, sezmiştim bunu. Yazıya da yansımış büyük ölçüde; bir de ülkenin çürümüşlüğünü yansıtan kesitler...

Ağlak bir adam oldum... Sözcükler, gözyaşına dönüşüyor, ağzımdan çıkarken içimin gökyüzü birden kararıyor, sulu sepken bir yağmur başlıyor.

Sevgiyle kucaklıyorum... 

YANIT 

Eminciğim, zaman içinde de zamansızlıkta da dostum...

Yazını alınca, hep olduğu gibi, sanki hastalanmamışsın duygusuyla, geçmiş günleri düşleyerek gülümsedim. Bir anda yaşadıklarının acısını içimde duydum. 

Oya Hanım (eşi), konuşamadığını, konuşurken boğazının acıdığını söyledi. Ah, dostum, senin acın benim de acımdır! Bir anda, o yemekli gecede ara ara güldüğünü görsem de iç hüznünün maske takılmışçasına donuklaştırdığı yüzün geldi gözümün önüne. 

Hacettepe Üniversitesi’ndeki o izbe odamızda öğrenci kitapları üzerinde çalışırken, ben bir Eğin türküsünün dizelerini mırıldanmaya başlayınca birbirimize bakıp gözyaşı dökmüş, ardından da halimize gülmüştük. 

Bu iletiyi yazarken de gözlerimde biriken yaşın, okurken senin gözlerinden de boşaldığını görür gibi oluyorum. 

Ah, o geçip giden günler...

UMUDA SIĞINIŞ 

Bilirsin, ruhum, ağlarken gülmeyi, gülerken ağlamayı öğretmiştir bana. Şu anda da gözyaşlı duygularla sesleniyorum sana:

“Nice zorluklar gibi, direngen iradenle, bu hastalığı da yeneceksin! İster iyi bir dilek, ister, senin deyiminle, sezgilerime bağla. Öyle, “Yolun sonuna geldim” gibi sözleri bir yana at, ayrıca, henüz yolun sonuna da gelmiş değiliz...

Sevgili eşinden Güvercin Kemikli’ye (kız torunu Deniz’i çocukluğunda öyle anardı), Doruk’a, Eralp’a, Erdem’e torunların, kızların, damatların salon dolusu sevenlerin tek yürek olmuş sağlıklı olmanı diliyoruz... 

Sır küpüsündür sen; birkaç yıldır, yazılarında sırlarından kapılar aralıyorsun. Dergiye gönderdiğin bu yazın da onlardan izler sızdırıyor. Nice şairin, yazarın erdemli sözleriyle de beslemişsin yazını. Dün gece yarısı, üzerinde çalışıp bu sabah saat 06.00’da yeniden okuduğum yazında gözden kaçan her şeyi yerli yerine koydum. Yalnız, bir de sözcük değişikliği yaptım. Hoşgörüne sığınarak bilgine sunuyorum... 

SONSÖZ

Eminciğim, hastalığı öz gücünle yeneceğine inanıyorum. Kötümserliğe kapılıp kendini hayatın dışına atma. Düşün ki attığımız her adımda savaşımcı bir ruh taşıdık. Bugüne değin o bize sahip çıktı, şimdi ona sarılmak bize düşer. 

Özlemle kucaklıyorum ağabeyimi, dostumu, yazı yoldaşımı...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Atatürk Aydınlanması 3 Mayıs 2024
Kent Enstitüleri 26 Nisan 2024
Benlik arayışları 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları