Bir kütüphane kurmak...

08 Ağustos 2016 Pazartesi

5 Ağustos Cuma akşamı atölyemize (kısa adıyla ACKA, yani: Ahmet Cemal Kültür Atölyesi) girdiğimde, doğru arka taraftaki kitaplık bölümüne gidiyorum. O mekân, artık ‘ACKA Erdal Öz Kütüphanesi’ adını taşıyor. O akşam kütüphaneyi düzenlemeyi görev edinen üç ACKA’lı, yani İdil Trabzonlu, Selami Üstübi ve Gökhan Yılmaz, kitaplara teker teker ACKA damgasını vurarak raflara yerleştirme işini tamamlamak üzereler.
O akşam bu fotoğrafı görünce, neredeyse üç haftadır hemen her alanda “darbe” sözcüğüyle yatıp kalktığımızı düşündüm ve en azından atölyemiz temelinde bu kaos durumuna son verme çabalarına ancak bir kültür eylemi ile katkıda bulunabileceğimize inancım pekişti. Çünkü biz, birleştirici bir kültür üretmek amacıyla kurulmuş bir atölyeydik ve bu amaca götürebilecek en emin yollardan birinin de bir kütüphane kurmaktan geçmediğini kimse söyleyemezdi.
Bu haftaki yazımı işte bu düşüncelerle kaleme aldım. O akşamki fotoğraf, belleğimde bir hatırayı canlandırdı. Hocaların hocası ve dostların dostu Beklan Algan, TAL’de (Tiyatro Araştırmaları Laboratuvarı) birlikte çalıştığımız o unutulmaz günlerde sık sık kendi hocası Muhsin Ertuğrul’a ait bir anekdotu tekrarlardı. Bir söyleşide Muhsin Ertuğrul’a: “Öbür gün öleceğinizi bilseydiniz ne yapardınız” diye sorulduğunda, yanıtı şöyle olmuş: “Yarın hemen bir tiyatro daha kurardım!
Tam da düşünceyi sanatın olmazsa olmaz hamuru sayan ender bilgelere yakışır bir karşılık! Ve bu hatıra ile o anda ACKA’nın Erdal Öz Kütüphanesi’ni düzenlemekte olan gençlerin fotoğrafını birleştirdiğimde, şunu düşündüm: O soru bu gençlere sorulsaydı, belki onlar da aynı karşılığı verirlerdi: “Hemen yarın bir kütüphane daha kurardık!

Kaosa karşı bir atölye kurmak…
Çünkü 2014 yazında bir avuç öğrencimle birlikte ACKA’yı kurduğumuzda, böyle bir hedefle yola çıkmıştık: İçinde yaşadığımız ve giderek koyulaşan bir kaos ortamında Aydınlanma İdeali’nin odak noktasını oluşturacağı bir ada yaratmak; resmi eğitim politikasının gençlere nasıl düşünmeleri gerektiğini öğretmek yerine neleri düşünmeleri gerektiğini ezberletmek gibi karanlık bir hedefte yoğunlaştığı bir ülkede, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’inin fabrika ayarlarına geri dönmenin yolunun ancak bilgiyi, ve bilimi temel alan düşünme eylemlerinden geçebileceğini göstermek.
Evet, kuruluşu Gezi Direnişi’nden bir yıl sonraya rastlayan ACKA’nın aydınlanmaya değgin başlıca hedefleri bunlardı.

Gezi Direnişi’nin mirası…
Atölyemizde bir kütüphane kurmak, bana göre Gezi Direnişi’nin adsız kahramanlarının geleceğe bıraktıkları bir mirastı. O kahramanlar, toplandıkları parklarda kitaplıklar kurmuşlardı. Bu yıl yeni atölyemizde kütüphane için gerekli mekâna da kavuşunca, kesin kararımı verdim. Hayatımdan yazdıklarımın, çevirdiklerimin ve yetiştirdiğim öğrencilerimin dışında kalacak tek mirası, kişisel kütüphanemi ACKA’ya bağışlayacaktım. Şu anda kitaplarımın yaklaşık üçte biri daha şimdiden ACKA’nın çatısı altında. Gerisi de yakında taşınmış olacak.
Toplumsal kaosları yenmenin birden çok yolları vardır. Ve kimi zaman koşullar, bir kütüphane kurmayı da aydınlanmanın militan eylemlerinden biri düzeyine yükseltebilir! Böyle bir eylemi atölyemizin öğrencileri ile birlikte gerçekleştirmiş olmaktan her zaman gurur duyacağım…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları