Bir tekrar: Uygarlık deyince…

18 Temmuz 2016 Pazartesi

İçinde bulunduğumuz kaos ortamında, epey eski tarihli bir yazıma -bazı güncelleştirmelerle ve hatırlatmalarla- geri dönmenin yararlı olacağına karar verdim.
Uygarlık kavramının en önemli özelliği, her kültür çevresine uygulanabilecek yanılmaz bir ölçüt olmasıdır; yeter ki, doğru tanımlansın ve anlaşılsın!
Örneğin uygarlığın “bilimde ve teknikte belli bir düzeyi yakalamak” şeklindeki tanımı yeterli olsaydı, o zaman 1933-1945 yılları arasındaki Almanya’dan daha uygar(!) bir ülke bulmak neredeyse olanaksızlaşırdı. Ama o dönemin Almanya’sı “uygar” sayılacak yerde tarihin yüzkarası oldu. Peki neden? Çünkü uygarlık, bilim ve teknikte belli bir düzeyi yakalamanın yanı sıra, insanlıkla, insanca değerler bağlamındaki kurumlaşmalarla özdeş bir kavramdır da onun için! Bu durumda, “üstün ırk” adına altı milyondan fazla Yahudiyi planlı programlı yok eden bir kültür elbette uygar sayılamazdı.

‘Uygar’ sıfatını alabilmenin temel koşulu…
O günlerden bu yana örneğin insan hakları alanındaki kurumlaşmalar, “uygar” sıfatını alabilmenin temel koşuluna dönüştü. Bugünün dünyası, insan hakları sınavlarında fire verenlerin karnelerine uygarlık notunu düşmüyor.
O yüzden bir noktayı iyi bilmek gerekir: Bir yazarın yazdığı için takibata uğradığı bir ülke, henüz “Ben uygarım!” savıyla kendini herhangi bir yere kabul ettirebilecek bir ülke değildir. Tam tersine, yazarların yazdıkları için hapisten çıkarıldıkları ülkeler uygardır.
Kimileri vatanseverlikten, ülkelerine her fırsatta temelsiz övgüler düzmeyi, olumsuzlukları da küçümsemeyi veya görmezlikten gelmeyi anlıyorlar. Ben ise vatanseverlikten ülkemi gerçekte nasıl ise öyle görebilmeyi ve görmek istediğim yere ulaştırabilmek uğruna her türlü savaşımı vermeyi anlıyorum.
Eğer benim ülkemde aydınlar, görüşlerini özgürce ifade edebildikleri için yargılanabiliyor ve hapse atılabiliyorlarsa, ama ben buna rağmen ülkemi “uygar” diye översem, önce ülkeye, ardından da özgürlük kavramına en korkunç biçimde ihanet etmiş olurum!

Yalanlara ‘doğru’ demek…
Örneğin böyle düşündüğüm için, bu ülkeyi yönetenlerin halkın gözüne baka baka Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin değerlerini paylaştığını söylemeleri karşısında dehşete kapılıyorum.
Ve yine böyle düşündüğüm için, aydınlarını onlar yaşarken değil, ancak öldüklerinde veya öldürüldüklerinde kitlesel olarak hatırlayan bir aydınlar topluluğundan yalnızca utanç duyuyorum!
Sizler, yani kalabalık cenaze törenlerinden, kitlesel ağıt yakmalardan hiç eksik olmayanlar, bir akademisyen akademisyenliğin en doğal gereğini yerine getirdiği, yani muhalif olabilme yürekliliğini gösterebildiği için sessiz sedasız görevinden alındığında neredesiniz?
Çok iyi biliyorum; sizler aslında özgürlüğü savunmaktan değil, fakat kendi kafanıza göre yozlaştırdıktan sonra, sadece anmaktan yanasınız. Çünkü böylesi, çok daha kolay ve tehlikesiz.
Hayır, sizler uygar değilsiniz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları