Bireysel Sorumluluktan Kaçmak...

09 Şubat 2015 Pazartesi

Son zamanlarda medyada -elbet yandaş’ında değil!- “bireysel sorumluluk” kavramından epey sık söz edilmeye başlandı. “Böyle zamanlarda …” diye başlayan cümlelerde örneğin.
Sözünü etmek de önemli hiç kuşkusuz. Ama asıl önemlisi, böyle bir sorumluluğun bilincinde olmak ve o bilinç doğrultusunda, o bilincin buyruklarına göre yaşayabilmek. Toplumsal olaylar kapımızı çalmaya başladığında, “bireysel sorumluluk” diye de bir sorumluluk türünü bir “ihtiyaç” olarak algılayabilmek.
Çok duyarlı bir nokta. Yalnızca kendimizi toplumsal olayların coşkusuna veya seline bırakmakla, bu arada yalnızca: “Ben de oradaydım...” demekle gereği yerine getirilemeyecek bir görev. Çünkü: “Ben de oradaydım...” demenin hemen ardından bazı sorular da gelir -başkalarına karşı değil, öncelikle kendimize karşı, kendi bilincimiz karşısında aklanmak için kesinlikle yanıtlamamız gereken, doyurucu karşılıklar veremediğimizde kendi Ben’imizi eksiltebilecek, dahası bir Ben’imizin olduğunu söyleyebilme hakkını elimizden alabilecek sorular.
“Orada olmuş olabilirsin – ama sıfatın neydi? Seyirci miydin, yoksa sadece katılımcı mı? Neye, ne kadar katıldın?” “Yeterince veya hiç katılmayıp, orada beklemekle mi yetindin? Böyle yaptıysan eğer, neyi yitirmekten korktun ya da nesiz kalmayı göze alamadın?”
Çoğaltılabilecek sorular.
Öldürücü bile olabilecek sorular.
On dokuz yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın evladı için yüreği titreyen ve bu yüzden direnişe katılmak için evden çıkmamasını isteyen anacığına verdiği bir cevap vardı: “Ben gitmeyeyim, sen gitme, o gitmesin... Peki, kim gidecek?”
Ali İsmail Korkmaz gitti, katıldı ve daha yeni başlamış olan hayatı, üniformalı ve üniformasız faşist katillerin tekmeleri altında yarıda kesildi. On dokuz yaşında bir gencin ölmeyi istemesi doğal değildir hiç kuşkusuz. Ve bu yüzden Ali İsmail de evinden ölmeyi isteyerek çıkmadı – ama ölümü de göze alarak çıkmış olmalı.
Onun ölümünden epey sonra, üstelik de ceplerinde sol bir partinin kimliğini taşıyanların arasından: “Belki de Gezi Direnişi biraz abartılmıştır!” diyenler oldu!
Bence Gezi Direnişi değil ama böylelerinin solculukları, geçmişte epey abartılmış olabilir.
Hapisteki son gecesinde rahatça kaçabilmesi için bütün önlemlerin alındığını bildiren dostlarına ve öğrencilerine Sokrates’in yanıtı: “Kaçacağım ve böylece hayatım boyunca savunduklarımı inkâr edeceğim öyle mi? Uzatın şu baldıran kupasını!”
Evet, bireysel sorumluluk – ağır, hem de çok ağır gelebilecek bir kavram!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları