Demokrasinin mağduriyeti...

15 Haziran 2015 Pazartesi

Yandaş basının ‘mağdurları’ çabuk ortaya çıktılar. Seçimden hemen sonra. Her zaman olduğu gibi.
Söylemleri de hep aynı. “2011 seçimlerinde bile AKP’ye oy vermiştim. Ama sonra...”
Evet, ama sonra?
Evet, ‘ama sonra’? – Meğer ‘yanılmışlar’!
Meğer Erdoğan çok değişmiş. Aralarında onca zamanın hukuku, allayıp pullamaları, çoğunlukla en adisinden yalakalıkları varken – Meğer Erdoğan çok değişmiş. Daha ilk hoşuna gitmeyen eleştiride onları kapının –yani gazetelerinin– önüne koyduruvermiş!

Peki, gerçekte değişen kim?
Ya da şöyle sormak gerekir belki: Bütün bu trajikomik hayhuyun içerisinde aslında bir ‘değişim’ veya ‘yanılma’ mı söz konusu, yoksa bir ‘yabancılaşma’ mı? Yani diyeceğim şu ki, sakın siz herkesi –ve herkesten çok kendinizi!– ‘yanılmışım’, ‘değişmiş’ falan filan diyerek aldatmaya çabalarken, aslında korkunç bir ‘yabancılaşmanın’ pençelerine düşmüş olmayasınız?
Evet, yanlış okumadınız, sorum şöyle: Sakın siz, çoğu kez de bilincinde olarak, yıllanmış uğraşlarınıza, yani gazetecilik uğraşına yabancılaşmış olmayasınız?
O uğraş ki, yeryüzünde ortaya çıktığından bu yana tek ve en yüce varlık gerekçesi ancak ve ancak gerçeğin peşine düşmekte ve erişebildiği gerçekleri kitlelere hiç çarpıtmaksızın, hiçbir yalanın kılıfına sığdırmaya çalışmaksızın iletme çabasında bulmuştur. Ve yine o uğraş ki, kendilerini ona adayanlar, birileri karşılarına yaptıklarını önemsizleştirmek amacıyla; “Gerçek, nedir ki?” sorusuyla çıktıklarında, canları ve özgürlükleri pahasına da olsa hiç sarsılmaksızın hep şu yanıtı verirler: “Gerçek, hiçbir yalana benzemeyen bir şeydir?”
 
Bir yabancılaşmanın bedeli...
Peki, ne uğrunaydı bu yabancılaşmanız? Bu sorunun yanıtı çok kısa, ama ne yazık ki bu kısalığı ile hiç orantılı kılınamayacak ölçüde korkunç: Sizler, yani bugün ekranlarda ve sayfalarda hiç gecikmeksizin yeniden görünmeye başlayan düzmece mağdurlar, kendinizi ve uğraşınızı, dürüst kalsaydınız eğer, hep gerçeklerin hiç bulanmayan aydınlığını seçseydiniz, asla kavuşamayacağınız kadar parlak hayatlar uğruna sattınız! O hayatlar, yirmi beş, otuz bin liralık aylıklarla, fiyatları yedi yüz bin dolardan başlayan katlarla, yatlarla, çiftliklerle doluydu. Ve sizler, bugünün düzmece mağdurları, içine düştüğünüz yabancılaşma uçurumunda bütün bu saydıklarımı işsizlerin ve yoksulların sayısının ancak milyonlarla ifade edilebildiği bir ülkede ‘normal’ sayabilecek kadar körleştiniz!
Hayır!
Sizler mağdur falan değilsiniz. Yalnızca son kullanım tarihleri çoktan geçmiş ‘yazıcı’larsınız, o kadar! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları