Eleştirel Düşünce ve "Mustafa"...

15 Kasım 2008 Cumartesi

Can Dündarın çok titiz bir çalışmayla hazırladığıMustafabelgeseli üzerine bugüne kadar yazılanları ve söylenenleri özel bir dikkatle izlemeye çalıştım. Sonuçta çok büyük bir sürprizle karşılaştığımı söyleyemeyeceğim. Ama böyle bir belgeselin eleştirel düşünceden bunca kopuk bir biçimde değerlendirileceğini de beklemiyordum. Düşünsel etkinliğin felsefe temeline neredeyse hiç oturtulmadığı bir ortamda, bu durumu da herhalde doğal bir sonuç olarak nitelendirmek gerekiyor.

Mustafa belgeseli, gerçekten değerli birkaç eleştirinin dışında, ya bugüne kadar alışılagelmiş düşünce kalıpları içersinde ya da duygusal boyutlar doğrultusunda ele alındı. Bu bağlamda en çarpıcı eksiklerden biri de kendini tarihe bakış, tarih kavramı ve ‘yorum’dan anlaşılması gerekenler açısından belli etti.

Bazı eleştirilerde Can Dündarın, belgeseline yorum ya da yorumlar eklememiş oluşu bir eksiklik olarak belirtildi. Burada unutulan, bir belgesel filmin seçilen belgelerden ve o belgelerin bir kurgu içersine yerleştirilmesinden oluştuğudur. Filmin yapımcısının mevcut belgeler arasından bir seçim yapması ve kurguyu seçtiği belgelerle oluşturması, zaten yorumun da kendisidir ve filmi yapandan ayrıca yorum beklemek gereksizdir. Çünkü o, yorumunu seçimiyle ve kurgusuyla yapmıştır. Bir başka film yapımcısının aynı belgeleri mutlaka farklı bir kurgu içersinde oluşturacağı düşünüldüğünde, bu durum daha iyi anlaşılır.

Öte yandan, ülkemizde ne yazık ki hâlâ geçerli olan tek boyutlu tarih anlayışı, “Mustafa belgeseline ilişkin kimi eleştiriler için de belirleyici oldu. Başka deyişle, resmi tarih kavramı ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, kökleşmiş bir anlayış niteliğiyle varlığını aslında resmi tarihi eleştirenlerin kafalarında da yerleşikliğini sürdürmekte. Çünkü bu tür bir anlayışa karşı çıkanların kendilerininkinden farklı yorumlara geçerlik tanımak istememeleri, yerdikleri resmi tarihin yerine bu defa kendi resmi tarihlerini geçirmelerinden başka bir şey değildir. Resmi tarihanlayışına, onun yerine bir başka yoruma mutlak anlamda geçerlik tanıyarak değil, fakat ancak tarihsel olguların birden fazla yorumlarının bulunabileceğini benimseyerek sağlıklı bir biçimde karşı çıkılabilir. Tarih biliminde kesin olan tek şey, olgulardır; olgulara tarihçiler tarafından bağlanan sonuçlara gelince, böylece ortaya çıkacak yorumların farklılık göstermesi doğaldır. Bugüne kadar her devrin, her tarihi kişinin ve olgunun hep birden fazla tarihinin bulunması, tarihçiliğin doğası gereğidir.

Mustafa belgeseli, Mustafa Kemal Atatürk gerçeğine yeni bir düşünsel boyut katma girişimidir. Can Dündar, erişebildiği belgeler arasından yaptığı seçimi kendi kurgusuyla izleyiciye sunmuştur. Aynen tarihçi gibi, bir belgesel yapımcısı da ancak kullandığı kaynaklar bağlamında eleştirilebilir; örneğin hakikiliği kuşku götürür belgelerden yola çıktığı veya eksik inceleme yapmış olduğu için suçlanabilir; ama kurgusu ve o kurgudan kaynaklanan yorumlar ne tartışılabilir, ne de çürütülebilir. O yorumlara katılmayanların tek yapabilecekleri, onlara kendi yorumlarını da eklemek ve ‘işte böyle de düşünülebilir’ mesajını vermektir. Zaten tarihin zenginleştirici boyutu da kendini bu noktada belli eder.

Ortaya Mustafa Kemale ait yeni bir belgesel konulmuşsa eğer, bizlere düşen, bugüne kadarki yargılarımızı, klişelerimizi ve değerlendirmelerimizi bir an için safdışı kılıp, o yeninin öğrencileri olmaya çalışmaktır. Yeni’de nelerin yeni olduğunu kavrayabilmemizin tek yolu budur. Böyle yapacak yerde Mustafayı sadece örneğin Mustafa Kemalin içkisine, sigarasına ve yalnızlığına indirgeyerek değerlendirmek, doğrudan Mustafa Kemali basite indirgemekten başka bir sonuç vermez!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları