‘Fırıldaklar Festivali’ne hoş geldiniz!

03 Ekim 2016 Pazartesi

Evet, bir Fırıldaklar Festivali’ne daha hoş geldiniz! Aslında “bu yılki…” diyecektim, ama epey uzun bir zamandan bu yana Fırıldaklar Festivalleri’nin her yıl, her ay, her hafta, hatta neredeyse her gün düzenlendiği gerçeğini hatırlayınca, “bu yılki” gibi anlamsız bir sınırlama kullanmaktan vazgeçtim. Şimdi benden haklı olarak böyle bir festivali ilk kez duyduğunuzu söyleyerek açıklama isteyeceksiniz.
Anlatayım.
İlk kez duyuyorsunuz, çünkü bu festivallerin baş aktörleri kendilerini fırıldak diye nitelendirmiyorlar. Onlar, içinde yaşadıkları toplumun saygın(!) üyeleri olarak kendilerini “gazeteci”, “sanatçı” ya da en azından “aydın” diye adlandırıyorlar. Ve aslında burada “içinde yaşadıkları toplum” demek de çok yanlış. Çünkü bu fırıldaklar, gerçekte “toplumun içinde” yaşamıyorlar. Kendilerini o toplumun dışında ve genellikle de çok üstünde görüyorlar. “Toplum”, onlar için sadece bir hammadde ya da kendi kafalarındaki sürüleri “dizayn” etmek için kullandıkları bir yumuşak çamur.

Fırıldak türlerine gelince…
Fırıldak, sözlüklerde “rüzgâr gücünden enerji elde edilmesini sağlayan düzenek”, “dönen kanatları olan çocuk oyuncağı”, “bacaların tütmesini önleyen döner külahlar” gibi karşılıklarla açıklanıyor. Ha, bir de mecazi anlamları var. Bu bağlamda dilimizde “fırıldak çevirmek”, “amacına varmak için hileli yollara başvurmak” demek oluyor.
Bu yazının konusunu oluşturan fırıldaklara en uyan tanım, sonuncusu. Ve böyle fırıldaklara en çok “yandaş basın” denilen gruba giren kalem sahipleri arasında rastlanıyor. Çünkü onların gerçek misyonu, gazeteciliğin varlık nedenini ve özünü oluşturan “doğru habercilik” değil, ama haberin doğru olup olmadığına bakmaksızın belli nabızlara göre şerbet vermek.
Burada sözünü ettiğim fırıldakların dönmesini sağlayan rüzgârları sermayenin ya da iktidarların zirvesindeki nabızlar üretiyor. Fırıldakların kalitesini ise bu rüzgârlara uymaktaki esneklikleri belirliyor. Bu arada özellikle belirtelim ki, rüzgârlarlar yön değiştirdiklerinde bu değişikliği anında yakalamak, fırıldaklar için yaşamsal önem taşıyor. Bu bağlamda en el üstünde tutulan fırıldaklar elbette rüzgâr değişikliklerini en çabuk fark edebilen fırıldaklar oluyor.

Fırıldaklar da aldanır…
Özellikle son on yılda ülkemiz, dünya basın tarihinin en kusursuz fırıldaklarını üreten ortamlardan birine dönüştü. Öte yandan aynı dönemde en usta fırıldakların bile kimi zaman nasıl pusulayı şaşırabileceklerinin en ilginç örnekleri de yine bu topraklarda ortaya çıktı. Bu, yalakalık alanındaki üstün yeteneklerinden de yararlanarak, küplerini tıka basa doldurmayı başaran fırıldaklarımızın kendilerini böylesi bir zenginliğin rehavetine ve bu rehavetin beraberinde getirdiği dokunulmazlık yanılsamasına kaptırmalarından kaynaklandı.
Çünkü hemen hepsine dokunuldu! Kendilerini en dokunulmaz sayan fırıldakların pek çoğu onları döndüren rüzgârların çoktan yön değiştirdiğini fark edemeyip, kanatları yolunmuş bir halde iktidar kapılarının önüne konuldular. Bu bağlamda, yüzlerine hemen mağdur maskelerini geçirip aslında ne kadar muhalif olduklarını -çoğu zaman yeni sütunlardakanıtlamaya çalıştılarsa da bunu başaramadılar.
Çünkü hemen hepsi, tarih bilincinden ve bilgisinden yoksundu. Ve bu yoksunluk, onların tarihin asla aldatılamayacağı gerçeğini de görmelerini engelledi!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları