Kadıköy’de bir aydınlanma gecesi…

18 Nisan 2016 Pazartesi

14 Nisan Perşembe akşamı, CHP Kadıköy İlçe Merkezi’nin konuğu oldum. Köy Enstitülerinin 76. kuruluş yılı nedeniyle, geride bıraktığımız haftanın “Perşembe Söyleşileri” programı benim “Uzun Süren Bir Sancı: Köy Enstitüleri” başlıklı konuşmama ayrılmıştı. Dikkat edilirse, bu düzenlemeyi “anma programı” diye adlandırmaktan kaçındım; çünkü ülkemizde “anma programları” bana uzun süredir - ister kişiler ister kurumlar bağlamında olsun!- daha çok, zamanında yaşatmayı beceremediklerimize ilişkin acınası bir günah çıkarma eylemi gibi geliyor.
Ama geçen perşembe akşamı yaşadıklarımızın böyle bir eylem ile hiçbir ilgisi yoktu. Çünkü biz, CHP Kadıköy İlçe Merkezi’nin tıka basa dolu toplantı salonunda, her kesimden ve yaştan dostlarla Köy Enstitülerini, başka deyişle Milli Mücadele’nin hemen ardından Mustafa Kemal’in izinde başlatılan akıl almaz eğitim seferberliğinin kaleleri olan o kurumları anmakla yetinmeyip yaşadık. Yaşamakla da yetinmeyip, birincil amacı Cumhuriyeti yıkmak olan çağdışı bir algı yönetiminin boyunduruğu altına sokulmuş bu ülkenin nasıl yeniden aydınlanma hedefine yönlendirilebileceğini, o ülkenin insanlarının çok ağır bir bağnazlık mirasının yükünden nasıl kurtarılıp bir düşünce toplumuna dönüştürülebileceğini tartıştık.

Temel soru: Bu kurumlar nasıl kapatılabildi?
Benim Köy Enstitüleri ile ilgilenmemin yoğunlaşması, Anadolu Üniversitesi’nde ders vermeye başladığım yıllara rastlar. İletişim Bilimleri Fakültesi’ne öğretim görevlisi olarak atanışımdan beş yıl kadar sonra, o zamanki Rektör Prof. Dr. Engin Ataç tarafından Kültür Tarihi dersleri vermekle görevlendirildim. Bu ders, üniversitenin bütün birimlerine açık olacaktı. Kültür tarihi uçsuz bucaksız bir alan olduğu için, asıl alanları ne olursa olsun bütün üniversite öğrencilerine seslenebilecek bir sınırlamayı zorunlu buldum ve dersimin adını “Başlangıcından Günümüze Kültür Tarihinde Eleştirel Düşüncenin Gelişmesi” olarak saptadım. İki dönemlik bu derste ülkemizde eleştirel düşüncenin başlatıcısı saydığım Köy Enstitüleri hep özel bir ağırlık taşıdı.
Öğrencilerin bu derse gösterdikleri ilgi olağanüstüydü ve bazı yıllar üniversitenin fakültelerinden ve konservatuvarından bu derse kayıt yaptıranların sayısı iki yüzü aştı.
Yaklaşık on yıl boyunca sürdürdüğüm bu derslerde Köy Enstitüler konusunu incelemeyi bitirişimden sonra öğrencilerden gelen final sorusu hep aynıydı: “Hocam, böyle aydınlık yuvaları nasıl olur da kapatılabilir?”

Karanlıktan elbet aydınlığa …
Geçen perşembe akşamı CHP Kadıköy İlçe Başkanlığı’nın toplantı salonundaki dostlarla, özellikle Anadolu Üniversitesi’nde Kültür Tarihi verdiğim yıllara ait izlenim ve deneyimlerimi paylaştım. Bu arada 1940 yılında açılan ve 1953’te, Yani Demokrat Parti iktidarında resmen kapatılan Köy Enstitülerinin kısa ömrü boyunca nasıl bir aydınlanma kaynağı olduğu üzerinde de bolca duruldu.
CHP Kadıköy İlçe Başkanı yardımcısı sayın Öznur Yel’in nazik daveti üzerine gerçekleşen program, içinde yaşamaya zorlandığımız karanlığa rağmen sanırım hepimiz için yine de geleceğe yönelik umutlar barındıran bir aydınlanma gecesi oldu! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları