YÖK, elbette bu işler için var!

11 Temmuz 2016 Pazartesi

Bugün günlerden çarşamba. Gelecek pazartesinin yazısını yazmama daha dört gün var. Sabah çayımı içerken rahatım. Cumhuriyet’in sayfalarını çeviriyorum. Altıncı sayfada Ayşe Yıldırım imzalı ve Türkiye’nin ilk nöropsikoloji laboratuvarının kurucusu Prof. Dr. Öget Öktem Tanör ile yapılmış bir söyleşi. Başlık: “Devlet memuru değil, ama yine de atacaklar...” Ve bir de altbaşlık: “Türkiye’nin ilk nöropsikoloji laboratuvarını kuran Prof. Tanör 55 yıllık akademisyen. Olmadığı ‘devlet memurluğu’ndan çıkarılma cezasıyla yüz yüze...
Söyleşiyi okuyorum. Şaka değil. Neredeyse “ölümcül” denilebilecek kadar ciddi. Prof. Öget, 81 yaşında. Dolayısıyla çoktandır “emekli”. Gerçi emekli olduğundan beri hocalıktan hiç vazgeçmemiş. Çağrıldığı her kurumda “misafir profesör” sıfatıyla gönüllü ders vermeyi sürdürüyor. Yani, “akademisyenlik” ile “emeklilik” statüsünü hiçbir zaman bir araya getirememiş olan ender bilim insanlarından biri. Fakat artık çoktandır resmen “devlet memuru” değil!

Olmadığı yerden ‘oradaymışçasına’ atılmak...
Prof. Dr. Öget Öktem Tanör, geçen günlerde YÖK’ten bir tebligat alıyor. Bu tebligat 81 yaşında hâlâ gönüllü hocalığını sürdüren emekli bir akademisyene yönelik takdir veya teşekkür sözcükleri içermiyor -elbette ve çok doğal olarak! Tebligatta, emekli aylığını 2002 Kasımı’nda yitirdiği eşi, bu ülkenin yetiştirdiği ender anayasa hukukçularından Prof. Dr. Bülent Tanör’ün adını yaşatmak için bir burs yerine geçmek üzere her yıl 14 öğrenci arasında paylaştırdığından ötürü ülke adına bir şükran borcundan falan da söz edilmiyor. YÖK, “Barış İçin Akademisyenler” bildirisini imzalamakla, emekli Prof. Öget Tanör’ün işlediği “disiplin suçlarını(!)” sayıp döktükten sonra, şu bildirimde bulunuyor: “... disiplin fiilini işlediğiniz iddiasıyla üniversitenizce hakkınızda yapılan soruşturma sonucunda ‘Devlet memurluğundan Çıkarma Cezası’ ile cezalandırılmanız teklif edilmiştir.
Şimdi Prof. Öget Tanör’den “savunma yapması” talep ediliyor. Çoktandır devlet memuru olmayan emekli bir bilim insanının kendini artık bulunmadığı bir statüden çıkarılma cezasına karşı nasıl savunabileceği ise gerçek bir hukuk, daha doğrusu “hukuksuzluk” bilmecesi!

‘Soydan gelen lanet’ trajikomikliği...
YÖK’ün tebligatında “Üniversitenizce” sözü ile kast edilen kurum, Prof. Öget Tanör’ü emekli etmiş olan İstanbul Üniversitesi ve bu kurumun sicili, Tanör ailesi bağlamında epey karanlık. Çünkü aynı kurum, 2002 yılında ölüm döşeğinde kanserle pençeleşmekte olan Prof. Dr. Bülent Tanör’ün tedavi giderlerinin karşılanmasını geciktirmek gibi bir kadirşinaslığın(!) da kahramanı.
İstanbul Üniversitesi’nin rahmetli Prof. Bülent Tanör’ün eşi ve 55 yıl bu kuruma hizmet etmiş olan Prof. Öget Tanör’e ait, antikçağ Yunan tragedyalarındaki “soydan gelen lanet” ilkesinin hortlatılmasından farksız talebinin YÖK tarafından işleme konulması ise hiç şaşırtıcı değil. Çünkü YÖK, 12 Eylül faşizmi tarafından üniversite kavramının içinin boşatılmasıyla görevlendirilmiş bir kurum ve yaklaşık 35 yıldır bu görevini hakkıyla yerine getirmekte!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları