Ahmet İnsel

Dert, basit ve açık

04 Haziran 2015 Perşembe

7 Haziran akşamı, Erdoğan partisinin, parti liderine dar gelmeyen bir rejim kurma imkânına ne kadar sahip olacağı belli olacak. Ya da Erdoğan partisi beş-on milletvekiline sahip çoğunluğa dayalı hükümet kuracak ve muhalefetin komisyonlarda, genel kurulda etkili bir denetim yapması olanağı doğacak. Hatta Erdoğan partisinin Meclis’te birinci parti olması ama çoğunluğu az farkla kaybetmesi bile artık mümkün.
Üç gün sonra, bu mümkün üç senaryonun kaderini HDP’nin alacağı oy oranı belirleyecek. Bu durumu bilmeyen, farkında olmayan seçmen herhalde kalmadı. Dolayısıyla pazar günü seçmenler oy verirken, bu üç senaryodan birinin gerçekleşmesine bilerek, isteyerek katkıda bulunacaklar.
Tayyip Erdoğan bu seçimlerde anayasada olmayan partili cumhurbaşkanı konumunu fiilen yaratarak, anayasal sınır dışına çıkmaktan kaçınmadı. AKP’nin adaylarını kendisinin belirlediğini, “eşcinsel aday göstermedik” diyerek açıkça ifade etti. AKP’nin adaylarına bakınca, Meclis’te Erdoğan parti grubu kurmaya yönelik tasarlandığı görülüyor. Dolayısıyla 7 Haziran’ın Tayyip Erdoğan halkoylamasına dönüşmesi, kendisinin seçim kampanyasına fiilen ve son derece aktif biçimde katılmasının doğal sonucu.
İlginçtir, Tayyip Erdoğan bu seçimlerde esas derdin muhalefet partilerinin iktidar partisinin oylarını ve milletvekili sayılarını azaltmak olmasından şikâyet ediyor. Şikâyet bile değil, böyle davranmakla suçluyor muhalefeti: “Dert ne? Dert şu anda iktidar partisinden ne kadar oy çalınır veya ne kadar milletvekili sayısı azaltılabilir. Buna yönelik bir gayret...” İnanılır gibi değil. Demokratik sistemin temel kurallarından biri olan, muhalefetin seçimler yoluyla iktidar partisinin oyunu ve milletvekili sayısını azaltmaya çalışmasını, “oy ve milletvekili çalmak” olarak tanımlıyor. Bu çabayı “çalmak” olarak tanımlamak onu gayri meşru hatta yasadışı ilan etmek demektir. Cumhurbaşkanı muhalefet partilerine ve herhalde başta HDP’ye yönelik “iktidar partisinin oy ve milletvekillerini çalarak, hükümeti devirmeye teşebbüs” iddiasıyla soruşturma başlatılması için suç duyurusunda mı bulunacak?
Artık cumhurbaşkanının, polis istihbaratının ünlü fezlekelerindeki gibi, savcılığın doğrudan iddianameye çevireceği suç duyuruları yaptığı bir devreye girdik. Cumhurbaşkanının polisin ve yargının da başı konumunu fiilen ele geçirdiği bir aşamadayız. Cumhurbaşkanının Can Dündar ve Cumhuriyet için başsavcılığa yolladığı suç duyurusu görünümlü fezleke, Rusya’da Putin’in hain olarak nitelendirdiklerine yönelik “ukaz”larına benziyor. Bu nedenle HDP’nin barajı geçmesi durumunda, “iktidar partisinin milletvekillerini çalma eyleminin gerçekleştiği anlaşılmıştır” türünden bir suç duyurusu doğrusu yakışır. HDP’nin barajı geçmemesi durumunda, hak ettiği 50-60 milletvekilinin takriben 50’sinin Erdoğan partisine gidecek olmasını nasıl tanımlamak gerekecek. Güçlünün kılıç payı olarak mı?
Erdoğan’ın muhalefeti iktidarın oy ve milletvekili sayısını azaltmaya çalışmasını “hırsızlık” yani yasadışı bir eylem olarak tanımlaması, Erdoğan partisinin güçlü biçimde iktidar olmaya devam etmesinin Türkiye’de siyasal ve iktisadi istikrar açısından en büyük yakın ve açık tehlike olduğu gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarıyor. Bu nedenle bugün AKP’nin güçlü bir Meclis çoğunluğuna sahip olarak seçimden çıkmasının istikrarın sürekliliği açısından yegâne yol olduğunu iddia ederek, Erdoğan partisini ıkına sıkına da olsa desteklemeye devam edenler esas tehlikeyi gizlemeye çalışıyorlar. Artık Erdoğan partisi, Tayyip Erdoğan nedeniyle Türkiye açısından en büyük istikrarsızlık unsuru haline gelmiştir. Meclis’te rahat bir çoğunluğa sahip olması istikrarsızlığı daha da pekiştirecektir.
Bugüne kadar Tayyip Erdoğan’ın iktidarının otoriter dozunun artmasına, Türkiye’de rejimin dünyada başka örnekleri olan otoriter demokrasiye dönüşmesine birçok kez işaret ettik. Ancak otoriter demokrasinin ileri bir aşaması olan rejimin bir kişiyle özdeşlemesi aşamasına daha gelmemiştik. Bu nedenle Rusya’daki rejimi tanımlarken kullanılan Putinizm ve onun ünlü “iktidarın dikeyi” kavramı Türkiye için güçlü bir benzetme olmuyordu. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin barajı geçememesi ve Erdoğan partisinin HDP’nin hak ettiği milletvekillerine “el koyması” -çalma fiilinin yasal hali- Türkiye’de artık Erdoğanizm olarak tanımlanacak bir dönemin başlangıcı olarak tarihe geçebilir.
O zaman cumhurbaşkanının sorduğu biçimde soralım. Dert ne? Cevabı basit ve açıktır. Tayyip Erdoğan ve örgütünün kendi ülkesini fethetme saplantısını devre dışı bırakmak ve Erdoğanizmi Türkiye’nin gündeminden çıkarmak için HDP’nin seçimlerde barajı geçmesidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları