Bedava Ekonomisi

30 Mayıs 2014 Cuma

Son kitabını geçenlerde yayımlayan “ebedi gençliğimiz” Aydın Boysan anlatır:
Vehbi Koç bir gün kendisine bir saat hediye eder, Aydın Bey çevirir arkasına bakar. Görür ki, bir bayiler toplantısı vesilesiyle verilmiş bedava bir saattir.
Vehbi Bey kaçın kurası? Hemen fark eder:
- Bedava olmasına bakıyorsun değil mi? Sonra gülümseyerek ekler:
- Bedava olanlar bana ne kadar pahalıya gelmiştir bir bilsen...
Yazılanlardan anladığıma göre, Vehbi Bey’in konuşmalarında, arif olanlar için çıkaracak çok hisse varmış.
Aydın Boysan ile Vehbi Koç’un öykülerini anmamın nedeni, Başbakan’ın faizler yüzünden Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya saldırması.
Burada faiz enflasyonun sebebi midir, yoksa sonucu mu tartışmasına girecek değilim. Ekonominin uzmanları bu konuda gereğince yazdılar. Kulak asan olur mu bilmem.
Merkez Bankası’nın özerkliği konusuna gelince: Özerklik diye bir kavramın Başbakan’ın sözlüğünde olmadığı, kimsenin onun ağzından çıkanın tersini söylemesine katlanamayacağı da düşünülürse, Erdem Başçı’nın da ondan yana tavır koyan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın da sularının ısındığı söylenebilir.

***

Hemen her yazısını ilgi ve beğeniyle okuduğum, bilgilendiğim Çiğdem Toker dün köşesinde Başbakan’ın düşük faiz takıntısının işler yarım kalacak korkusundan kaynaklandığını açıklıyordu.
Buna bir de, Başbakan’ın artık sonuna gelindiği belli olmakta olan “bedava ekonomisine” alışmış olmasını ekleyebiliriz.
Ürettiğinden çok üreyen insanların ülkesi olan Türkiye’de ekonominin temelinde, üretim değil, talan ve avanta yatar.
İnsanlar her şeyin bedava olduğu cennetin hayaliyle yaşar ve bedava ekonomisini egemen kılarak yeryüzü cennetini de oluşturabileceklerini sanırlar.
İstisnai dönemler dışında bu hep böyledir.
İktidarı, bol ve ucuz döviz konjonktürüne rast gelen AKP’nin en büyük başarılarından biri de bu bedava ekonomisi yanılsamasını besleyebilecek bir politika gütmesi olmuştur.
11 yılda 400 milyar dolar cari açık vererek sıcak para ile yürütülen, inşaat sektörünü öne çıkaran, rant ve talan dayanaklı politika bugüne kadar, görünmeyen bedelleri çok yüksek de olsa, fazla aksamadan yürüdü.
Ama yeryüzünde bu modele dayalı sürdürülebilir ekonomik kalkınma modeli yoktur. Çünkü iktisatta hiçbir şey bedava değildir, her şeyin bir maliyeti vardır.

***

Bedava gibi algılananların da bir bedeli vardır ve bu bedel tüketenler tarafından olmasa da, kimileri tarafından ödenmektedir.
Soma’nın ucuza mal edilen, bedava dağıtılan kömürlerin bedelinin madencilerin canıyla ödenmesi gibi...
Ve yine bir altın kurala göre de, her gecikmiş ödemenin bir faizi vardır. Gecikme ne kadar uzarsa, faiz de o oranda artar.
Kapitalist sistemde, ekonominin kurallarıyla maliyet ve fiyat oluşmadığı takdirde başka bir maliyet unsuru devreye girer: Toplumsal maliyet.
Doğanın olağanüstü boyutlarda tahribine dayalı, talan sisteminin yol açtığı maliyeti de bu kalem içinde mütalaa etmek mümkündür.
Kısacası, bedava ekonomisi kötü uyanılan ve çok bedel ödenen bir aymazlık rüyasıdır.
Uyanma ne kadar gecikirse, bedel de o kadar ağır olacaktır.
Diyebiliriz ki, tabanı avanta ve talana, elde avuçta ne varsa satıp savmaya ve inşaat sektörünü pompalamaya dayalı, geniş topluluklarda, bedava ekonomisi rüyasını pompalayan, ekonomik politikanın sonuna, bedel ödeme aşamasına gelinmiş olmasından kaynaklanmaktadır, Başbakan’ın endişesi.
Şimdi fatura burna dayanmış, ödeme zamanı gelmiştir. Bu durumda Erdem Başçı’nın radikal oranda faiz indirimi kararının ne gibi etkisi olabilir ki?
Unutmayalım bedava ekonomisi, maliyeti en yüksek ekonomidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları