Değişim

07 Kasım 2023 Salı

CHP’de yeni genel başkanının seçilmesiyle sonuçlanan 38. kurultayın ertesinde bir dostum sordu: Sen bundan bir şey anladın mı? Doğrusu ben de bütün bunlara bir anlam verememiştim. Kılıçdaroğlu büyük tepki yaratan seçim yenilgisinden sonra hemen istifa etmemekle ne kazanacağını umuyordu? 

CHP’nin tabanı büyük tepki yaratan bu son yenilgiyi nasıl içine sindirecekti? Oylamadan önce beklentiler o kadar büyüktü ki bu yenilginin tepkisiz karşılanması artık mümkün değildi. 

Nitekim öyle de oldu. 

Kılıçdaroğlu’nun daha sonra sırtından hançerlendiğini ileri sürmesi de pek yakışmadı. 

Allah’tan ki Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel dikkatli davranarak seçim sonrası olumsuz bir hava yaratılmasını engellemiş oldular. 

Kılıçdaroğlu’nun güvenli liman çıkışına değişim önerisiyle cevap veren İmamoğlu cephesi de değişimden ne anladıkları konusuna bir süre açıklık getiremediler. Şu anda da bu konuda bir açıklık yok. Ama CHP’de değişimin kaçınılmaz olduğunu herkes biliyor.

CHP’nin yeni yönetimi ilk yerel seçimi beklemektedir. 2024 Mart ayında yapılacak bu seçimlerden sonra iktidarın beş yıl seçim ihtimali olmaksızın Türkiye’yi dönüştürme misyonunu tamamlamayı hesapladığı görülüyor. 

Ama yine de devasa sorunlar karşısında bulunan iktidarın bu kadar süreyi seçimsiz götürebilmesi mümkün görünmemektedir. 

Bu yüzdendir ki Türkiye’nin içine girdiği seçim ortamından Mart 2024’ten sonra da sıyrılmasını beklemek gerçekçi olmaz. 

Önümüzdeki bu dönem çok gergin geçmeye adaydır. 

AKP, oyunu kurallarına göre oynamamaya kararlı görünüyor. 

Durum böyle olunca önümüzdeki dönemin siyasi mücadelesi de sertleşecektir. Muhalefet istemese de gerginlik artacaktır. Olayların sokağa inmesi siyasetin yapılma şeklini de değiştirecektir. CHP’nin bugüne kadar yürüttüğü muhalefet bu koşullarda yetersiz kalacaktır. Öte yandan zaten oyunu demokrasinin kurallarına göre oynamamakta ısrarlı olan iktidar, çok vahim gelişmelere yol açabilecektir. 

Türkiye’nin içinde bulunduğu bölge tam bir sıcak çatışma ortamıdır. Böyle bir dönemde ve ortamda Türkiye, yaşamsal konuları göğüslemek durumundayken toprakları üzerinde sayılarının kaç milyonu bulduğu yetkili makamlarımız tarafından da bilinmeyen sığınmacı sayısıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu durumda siyasetin halkla daha iç içe olması zorunluluğu kaçınılmazdır. 

CHP’nin bugüne kadar sürdürdüğü siyasetin yapısı, bölgeye soluk gerektiren mücadeleyi yürütecek yapıda değildir. 

Türkiye’nin ulusal sorunlarının uluslararası boyut kazandığı bir dönemde muhalefetin siyaset biçimini yeni ihtiyaçlara uydurması zorunludur. Bu da değişimin ne derece büyük ve köklü olduğunu göstermektedir. 

Aynı sorumluluk iktidara da düşmektedir. Ama devasa sorun karşısında kontrolü tamamen yitirmiş, her konuda iflas etmiş olan iktidarın Türkiye’nin bekası konularında üstüne düşen vazifeyi yerine getireceğini düşünmek aşırı iyimserliktir.

İçinde bulunduğumuz Ortadoğu’nun yapısı da bölgede Türkiye de dahil bütün ulusların karşılaştıkları sorunların hızla büyümesine yol açmaktadır. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında bölge sorunlarına bulaşmamaya büyük özen gösteren Türkiye, “yurtta barış” dünyada barış mottosuyla bölgenin her türlü istikrar ve güveni tehdit eden yapısına bulaşmamayı Ortadoğu’nun yapısal bozukluklarını kendi yapısını etkilemesine engel olan bir çizgiyi sürdürmeyi başarmış, coğrafya olarak Ortadoğulu ama yapısal olarak çağdaş bir toplum konumunu korumuştur.

Toplumun bütün Aydınlanmacı; laik Cumhuriyetin bütün kazanımlarını tasfiye etme peşinde olan AKP’nin, Türkiye’yi Ortadoğu’ya monte eden politikalarıyla Türkiye tam bir Ortadoğu ülkesi olmuştur. 

Böyle bir ortamda mücadele edebilecek olan Türkiye’de siyasetin sürdürülebilmesi yeniden yapılanmayı zorunlu kılmaktadır. Değişim herkesin sorunudur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları