Kafalar Karışıyor Daha da Karışacak

30 Mart 2013 Cumartesi

Bunca yıl, böylesine sorgusuz sualsiz savaştıktan sonra, birden içeriği, koşulları tam belirlenmemiş bir barış söylemi şahlanınca kafaların karışması kaçınılmazdı.
Yarın öncekinden daha kötü bir çatışmaya dönüşme olasılığını içinde taşıyan, savaşmama halini dahi barışın bir türü sanan
“savaşmama hali” fetişizmi, kafa karışıklığının nedenlerinden biri.
Nitekim böyle düşünenler, şu büyük yanlışa düşebiliyorlar:
- Barış demokrasi demek değildir, demokrasi ve adalet olmadan barış olabilir, en kötü barış bile yine barış olduğu için iyidir.
Lafı uzatmadan belirteyim, adalet olmadan yapılan barış, kışın kar toplayan güneşli havayı andırır, ardından daha güçlü tipiyi getirir, İkinci Dünya Savaşı’ndaki
Hitler-Stalin barışı(!) gibi...
Her itirazı, her tereddütü
“Ne o yoksa kanın, gözyaşının durmasına, barışa karşı mısın” sorusuyla karşılamak, kafa karışıklığına yol açıyor. Çünkü insanlar, korkuyla telaşla “Aman barışa karşı görünmeyelim” diye ince eleyip sık dokumadan, her şeye “he” deyip, iflah olmaz bir iyimserlik içine giriyorlar. Bu da kafaları karıştırıyor.

\n

***

\n

İktidarın yürüttüğü politikanın ana afişe amacı, PKK’lilerin çekilmesini sağlamak, buna karşılık Başkancı sistemi de içeren anayasa değişikliklerini gerçekleştirmek.
Tek başına politikayı oluşturamasa da şimdilik bilinen bu.
Salt bu kadarı bilinenle bir politikaya destek vermek de tabii mümkün değil.
Barışa açıklıkla, samimiyetle destek vermek isteyenler de her konuda inisiyatifi tekelinde tutar, herhangi bir yasal düzenleme öngörmezken, yalnız işine geldiği kadar yarım yamalak açıklamalarla yetinenlere koşulsuz destek vermelerini beklemek, sonra da onu bulamayınca, destek vermiyorlar diye sızlanmak insafla bağdaşmaz.
Bildiğimiz az şey konusundaki bilgilerimiz de o kadar sınırlı ki...
Öcalan’ın, Nevruz günü Diyarbakır’da okunan mektubundaki çekilme çağrısına uyulacağı söyleniyordu ilke olarak.
Ama bu çağrıya uyulması için İmralı’dan gönderilen çağrı mektubu herhalde yetmiyor olmalı ki, Kandil’deki
Murat Karayılan çekilmede örgütün orta kademesinin ikna edilmesinin de şart olduğunu söylüyor.
Bu şaşırtıcı değil, salt Öcalan’ın çağrısına tam bir uyum içinde boyun eğilmesi, eşyanın değilse de terör örgütünün tabiatına aykırıdır.

\n

***

\n

Karayılan, geri çekilme sürecinin ilerleyebilmesi için “ÖCALAN’IN ÖRGÜTÜN ORTA KADEMESİNE DOĞRUDAN SESLENMESİ”ni şart koşuyor.
Kafalar bir kez daha karışıyor, bu doğrudan seslenme nasıl olacak? Olsa da orta kademenin ikna olmasına yetecek mi?
Bütün bunlar tartışılırken, BDP Eş Genel Başkanı
Selahattin Demirtaş Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer’e şunları söylüyor:
- Karar verecek olan (çekilme takvimi konusunda) ne biziz ne bakan ne başbakan. KARARI VERECEK OLAN, GERİ ÇEKİLECEK OLANLARDIR.
Haydi bunun üzerine kafalar bir kez daha karışıyor.
İnsanlar haklı olarak şu soruyu soruyorlar:
- Öcalan’ın 21 Mart’ta okunan çağrısı yeterli değil mi? Dile getirilmese de başka karar odakları da var mı? Kandil ve bizzat örgütün orta kademeleri de buna dahil mi?
Ayrıca çelişen açıklamalar üzerine kafası karışanlar şunu da soruyorlar:
- Öcalan’ın açıklamalarına tek başına güvenebilir miyiz, yoksa süreç ilerleyip, pürüzler çıktıkça yeni karar odakları da mı oluşacak?
Tabii bu arada, kafaları karıştıran ve mutlaka sorulacak olan başka sorular da var. Şimdilik pek seslendirilmese de zaman zaman dile getiriliyor. Örneğin biri şu:
- Örgütün dağ kadrosunun büyük bölümü Türkiyeli, orta vadede bunların durumu ne olacak, nereye yerleşip, ne yapacaklar? Bunlar uzun süre için sınır dışına çıkmayı kabul ederler mi?
Temel nitelikte çok soru var, kafaları karıştıran; yanıtlama konumundakiler ise sessiz.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları