Keşke!..

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Uzun bayram tatilini de geride bıraktık, sonbahar dönemecine giriyoruz. Bu, seçimler için kampanya sürecinin başlangıcı demek. Bugünlerde adaylar saptayacaklar.
Yerel seçimlerde sonuçlar ile adaylar arasındaki bağ, genel seçimden daha önemli.
Bu yüzden, aday saptama seçimin sonucunu en fazla etkileyecek aşama.
Özellikle bu yerel seçimlerde oyunu artırıp sıçrama yapmak zorunda olan CHP’nin aday seçiminde çok dikkatli olması gerek. Kimi büyük kentlerin kazanılması ancak böyle mümkün olacak.
Örneğin Antalya’da bulunduğum sırada, kentin nabzını iyi tutan, güvendiğim dostlar Belediye Başkanı
Mustafa Akaydın’ın hem kent halkı ile hem de örgütle ilişkilerinde, yükselen bir grafik çizmeye başladığını, yanlış bir müdahale olmaz ise CHP’nin Antalya’yı alacağını söylüyorlardı.
Geçen gün eski CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal’ın, seçim bölgesi Antalya’da adayların açıklanmasına az kala yaptığı gezi de çoğunluk tarafından yerel seçim öncesi Deniz Bey’in kendi bölgesine çekidüzen verme, tuttuğu adaya destek sağlama girişimi olarak algılandı.
Tam bu sırada, bir gazetede “
Baykal Finike Kumluca’da yaptığı konuşmada seçimde aday olacakların mutlaka yargıç gözetiminde bütün parti üyelerinin katılımıyla yapılacak bir önseçimle belirlenmesini öneriyor” diye haber çıkınca, umutlanmıştım.

\n

***

\n

Yoksa sonunda Baykal bile gerçeği görmüş müydü?
Tam 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nda değişikliğin de gündeme geleceği sırada, böyle bir öneri çok önemli olacaktı.
Baykal, haberi yalanladı; benim de aptalca umutlarım suya düştü.
Ama sonra düşündüm ve dedim ki, “
Baykal böyle bir öneriyi keşke yapsaydı!”
Çünkü, Türk siyasi yaşamının temel konularından biri de budur.
Partilerin yalnız genel ve yerel seçimlerdeki adaylarının saptanmasında değil, aynı zamanda kurultay delegelerinin ve yönetim organlarının oluşturulmasında da daha demokratik, daha tabandan seçime dayanan yöntemlerin benimsenmesi gerekliydi.
İşin ilginci, askerlerin bile kendi yapılarının elverdiği ölçüde gördükleri bu zorunluluğu, demokrasiyi dillerinden düşürmeyen siviller görmemekte, direnmekteler.
Gerçekten de henüz 12 Eylül dönemi sürerken 6 Kasım 1983 seçimlerinin öncesinde, 22 Nisan 1983’te kabul edilen 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu milletvekilleri seçimi için siyasi partilerin adaylarını tespitte, bütün üyelerin katılacağı ve yargıç nezaretinde yapılacak önseçimi öngörüyordu.
Ancak söz konusu 37. madde bir sonraki seçim döneminde yürürlüğe girecekti.

\n

***

\n

Evren Cuntası, demokratik yöntemi önerse bile kendi uygulayacak değildi tabii.
Ne var ki, bu hüküm
Özal döneminde 1986 tarihinde değiştirildi ve önseçim zorunluluğu, daha yürürlüğe girmeden “demokrat!” Özal’ın mürşitliğinde değiştirildi.
Dikkat buyurunuz! Burada sözünü ettiğimiz, bütün üyelerin katıldığı demokratik bir önseçim modeli, yoksa, suiistimale açık olduğunu eskiden çok gördüğümüz
“delege” yöntemi değil.
Bu sütunda, böyle bir seçimin demokrasinin önkoşulu olduğundan, milletvekillerinin liderin askeri olmanın ötesinde gerçekten milletin temsilcileri olmasının tek yolunun bu olduğundan çokça söz edildi.
Gerçekten Türkiye’de siyasetin lider vesayetinden arındırılmasının önkoşuludur bu tür aday belirleme yöntemi.
Ama CHP için bu yöntemin, parti organlarının oluşturulmasını da içerecek biçimde genişletilmesinin, kuruluşun geniş kitleler, gençler ve kadınlarla kaynaşmasını sağlamak açısından da sayısız yararları olduğu görmezden gelinemez.
CHP’nin bu seçimlerde adaylarını potansiyel seçmenlerini tatmin edecek biçimde daha isabetle seçmesi hem de kendi yapısını günün gerektirdiği daha tabandan katılımcı hale getirebilme açısından bu yolu tutmasında sayısız yarar var.
Bu yüzden diyorum ki, Baykal keşke yapmadığı o öneriyi yapmış olsaydı.
Genel başkan iken verdiği hizmetin fazlasını şimdi gerçekleştirmiş olurdu.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları