Mağrip CephesindeYeni Bir Şey Yok

10 Ocak 2012 Salı
\n

\n

Şoven şişinmeler, ırkçı böbürlenmeleri hep küçümseme ve kahkahayla karşılayacağız ama, kendi öz şaşkınlığımızın batağından bir türlü kurtulamıyoruz ki...

\n

Kendi tarihinin karanlık sayfalarını, başkalarındaki benzerleriyle aklamaya çalışma şaşkınlığı içinde olanların Fransaya Cezayir soykırımını anımsatmaya kalkmalarındaki saçmalığa cevap, Paristen değil, bizzat Cezayirden geldi.

\n

Üstelik Fransaya Ermeni olayları konusunda birkaç söz söyleyebilmek için Cezayire kadar gitmeye gerek yoktu. Geçen yüzyılın başında Anadoluda Ermeniler ile Türkler arasında meydana gelen olaylardaki affedilmez Fransız rolünü anımsayıp, Legion dOrient olayını anımsatmak yeterdi.

\n

Cezayire kadar uzanmak ise gereksiz olduğu kadar tehlikeliydi de...

\n

Çünkü, zamanında Cezayirdeki katliama, karşı çıkmak fırsatı varken, seyirci kalmış, Cezayir halkının geniş ölçüde Mustafa Kemalden esinlenmiş bağımsızlık hareketinde, kendi kaderini tayin hakkı 1958’de BM oylamasına geldiğinde, Parisi gücendirmemek adına müstenkif kalmış olanların konuyu ağızlarına almaya hiç hakları olamazdı.

\n

***

\n

1958 yılında Cezayirin kendi kaderini tayin hakkına yabancı kalan oy kadar büyük bir aymazlıktı, 2011’de bu olayın unutulmuş olması da.

\n

Siz unutsanız bile, zaten birilerinin onu size anımsatması da mukadderdi.

\n

Nitekim de öyle oldu, önce, Fransa ile Ermeni sorununuzda bizi kullanmayın!uyarısından sonra, AFPnin bildirdiğine göre, Cezayir Başbakanı geçen cumartesi yaptığı basın toplantısında olayı anımsatıverdi.

\n

Mustafa Kemalin ülkesinin Cumhuriyetin kurucu ilkelerinden uzaklaşarak, MağribeFransız kalmasının o ülkede yarattığı silinmez izleri, Semih Günverin anılarında bulmak mümkündür.

\n

Aynı şekilde aynı yıllarda, Mustafa Kemali örnek alacağını söyleyen Nâsırın Mısırına karşı, Ankaranın tavrının içeriğini ve vahim sonuçlarını anlamak için Mahmut Dikerdem ile İhsan Sabri Çağlayangilin anılarına bakmak yeter.

\n

Kendi Kurtuluş Savaşı dönemindemazlum uluslarrealitesi ile tanışmış olan Türkiye hem 2. Savaş sonrasımazlum ulusların topluluğu olan Bloksuzlara hem de Maşrıktan (Doğudan) Mağribe (Batıya) Mustafa Kemalin yolunu tutan Arap ülkelerine yabancılaşıyordu.

\n

***

\n

Ankara bu tavrının bedelini uluslararası platformdaki yalnızlığıyla ağır ödedi.

\n

İç politikada Adnan Menderesin DPsinin çizgisini sürdüren Süleyman Demirel dış politikada 1950-60 damgalı aymazlık diplomasisinden uzaklaşmaya büyük ölçüde özen gösterdi. Ecevitin doğal çizgisi de buydu tabii.

\n

Peki bugün geldiğimiz yer neresi? Fransanın Mağrip cinayetlerini dilinden düşürmeyen Tayyip Erdoğan, bölgeye yeni bir bakış açısıyla yaklaşmayı deneyip, bunu becerebilmiş midir?

\n

Erdoğanın böyle bir bakış düzeltmesini becerememiş olduğu, Türkiyenin Fransanın şampiyonluğunu yaptığı Libyayı istikrarsızlaştırma politikasında havada ve denizde başrollerden birine soyunmasıyla sabit olmuştur.

\n

Oysa başlangıçta, Erdoğanın NATOnun Libyada ne işi var?sözleriyle yeni bir yaklaşım denediğini sananlar oldu. Ama bu sözle, hemen ardından 180 derece çark ederek, başrollerden birine soyunma arasında o kadar az süre geçti ki, kimse ilk çıkışın akim kalmış bir deneme mi, büyük şaşkınlığın bir tezahürü mü, yoksa ikisi de birden mi olduğunu bir türlü tam olarak kavrayamadı.

\n

Kısacası Erich Maria Remarqueın ünlü yapıtı Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yoktaki gibi, Türkiye için de Mağrip (Batı) cephesinde yeni bir şey yok.

\n

Bu durumda da, Fransa ile Cezayir üzerinden hesaplaşmak çok ayıp oluyor, çok!

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları