Model neden yürümedi?

13 Ekim 2023 Cuma

Bütün dünyanın dikkatinin Filistin ile İsrail’in üstüne kilitlendiği sırada geçen salı günü Cumhuriyet’in manşeti “İmam derste” idi. Bu bir dönüm noktasının ya da dilerseniz bir iflasın belgelenmesiydi. Gerçekten de AKP’nin, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı eşgüdümünde yürüttüğü ÇEDES Projesi’nin başarıya erişmesinin ilanı, Türkiye’de laik Cumhuriyetin de resmen sona erdiğinin dünya âleme bildirilmesidir.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitimin laik çatı altında toplanması, Evkaf ve Şeriye Vekâleti’nin kaldırılarak yerine yürütmeye bağlı bir genel müdürlük kurulması, buna koşut olarak, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti’nin kaldırılarak yerine Genelkurmay Başkanlığı’nın kurulması bir arada ele alındığında sivil toplum kavramının, dini hiyerarşi dışına taşınmasının önemini vurgulamaktadır. Bu durum, siyasi otoritenin üstünde iki vesayetin de aynı derecede sakıncalı olarak görüldüğünün ifadesiydi.

***

Kalıyordu geriye laik uygulamanın sivil denetimi. Bu nasıl sağlanacaktı? Sivil denetim cemaatlere tarikatlara mı bırakılacaktı, yoksa yürütmenin siyasal denetimine mi? İlk anda, tercihin birinci noktada toplanmakta olduğu, devletin dinin üzerinde denetiminin söz konusu olmaması çözümünün üstün geldiği görüldü. Ama Osmanlı’nın son dönemlerinde tarikat ve cemaatlerin çok olumsuz ve yoğun etkisine karşı doğan tepki Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk döneminde laiklik uygulamasının devletin dini denetlemesi şeklinde gelişmesine neden olmuştur. Ama teorinin bu olmasına karşın pratik tümüyle tersi olmuş, siyasi kadronun ve Cumhuriyetin hiç de elit olmayan siyasi elitinin tutumu “Devlet dini kontrol ediyor” derken din devleti kontrol etmiştir. Bu gelişme özellikle Cumhuriyette önemli kırılmanın olduğu İkinci Dünya Savaşı’na rastlayan 1940’lı yıllarda olmuştur.

NATO ve Amerikan emperyalizmi, toprak ağaları ve kompradorların işbirliğiyle, demokrasi diye sunulan çok partili rejim içinde tarikat ve cemaatler yeniden uyanmaya başlamıştır. Diyanet’in etkisini dengelemesiyle, laiklik ilk can suyunun verildiği yerden baltalanmış, Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı siyasal İslamcı örgütlenmelerin uç beylikleri olmuştur.

21. yüzyılla birlikte “ılımlı” yazılan “uyumlu” okunan yeni siyasal İslamın Amerikan emperyalizmi ile işbirliğiyle güçlenen dinbazlar; Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve örgütlenmenin sivil ayağı tarikatlar ile cemaatleri bir araya getirerek son saldırı dönemini açmışlardır.

***

AKP laiklik karşıtlığı konusundaki bütün çekingenliğini atmış, laiklik savaşımda da Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile tarikat ve cemaatler aynı çizgide buluşmuşlar, aralarında artık nüfuz kavgasından başka bir çekişme konusu kalmamıştır.

AKP iktidarında, eğitimin birleştirilmesi bütün milli eğitimin imam hatipleştirilmesiyle sağlanmış, 1924’te laiklik sigortası olarak getirilen Diyanet, tarikatlar ve cemaatlerle kol kola hareket eden, tek parti karşısında en ufak bir özerklik zerresi bile olmayan postmodern cumhuriyet şeyhülislamlığı haline gelmiştir. 

ÇEDES laiklik kemiricilerinin zamanı gelmiş olan son saldırıyı başlatan komutudur.

Cumhuriyetin hüsrana dönüşen laiklik uygulaması, sistemin güvencesi olarak getirilen Diyanet kurumu da bu hüsranın baş nedenlerinden biri olmuştur.

Bir dahaki denemeye başka bir çözüm aramak gerekmektedir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları