Niyazi’nin çayları

02 Nisan 2023 Pazar

Sevgili,

Niyazi Dalyancı ile ilk kez Maltepe Zırhlı Tugay’ın eski cephanelikten bozma, biz Barış Derneği tutuklarına özel düzenlenmiş tutukevinde tanıştım. Yıllardan 1982, aylardan şubattı. O zamanki Barış Derneği’nin son yönetim kurulu üyeleri olarak, tutuklanıp yargılanmalarına karar verilenler arasındaydık. İkimiz son olarak da 27 Mart 2023 öğlen Gazeteciler Cemiyeti’nin Cağaloğlu’daki binasının girişinde bir arada olduk. Ben Ali Sirmen’den geriye kalanlar olarak bir bastona abanmış, tabutun ayak ucundayken Niyazi de daha doğrusu Niyazi’den geri kalanlar da tabutun içinde olmakla birlikte, artık Niyazi olmayarak, orada dururken aradan 39 yıl geçmişti.

Sedat Ergin tabutun başında törendekilere sesleniyordu:

- Ali Sirmen’in de dediği gibi Niyazi aramızda dolaşan bir melekti.

***

39 yıl önceki hapis yaşamı sırasında Niyazi’nin bizlerden değişik bir tür olduğunu anlamak için, aradan çok geçmesine gerek kalmadı. Kendini ön plana çıkarmayan alçakgönüllülüğü ile hemen dikkati çekiyordu. Donanımlı, bilgili kültürlü bir gazeteci, sözü dinlenir bir kişi olmasına rağmen zırt pırt öne atılmayan Niyazi, huzur telkin eden tavrı ile gerçekten başka tür bir yaratıktı.

12 Eylül davalarının hukuki ve mantıki açıklamaları olmadığından, iki devreli tutukluğumuzun nispeten kısa süren birinci devresinde neden Niyazi’nin bizden önce tahliye olduğunu bilemeyeceğim. Olsa olsa aramızda  yönetim kurulu üyesi olmayan tek tutuklu olması olabilir. Tek başına çıktığı için de tahliyesi ona keyif değil dert oldu. Akşamları evde oturduğunda, “Çocuklar şimdi ne yapıyordur? Çocuklar bu konuda ne düşünüyordur?” diye diye dışarıda da içeriyi yaşamaya devam etmesi üzerine karısının canına tak etmiş, bir akşam Niyazi  yine böyle “çocuklar...” diye söylenmeye başlayınca Fatoş gitmiş portmantodan paltosunu almış, getirip önüne koymuş ve şunları söylemiş:

- Anlaşılan senin dışarı çıkacağın yok. Aklın hep içeride kalacak. Öyleyse git, “Çocuklar” ile kal da bari için rahat etsin!

Barış Derneği davasından ikinci defa içeri alındığımızda neyse ki Niyazi de bizimleydi de gözü arkada kalmadı.

Sağmalcılar’da geçirdiğimiz ikinci tutukluk dönemimizde, bir akşamüstü Niyazi, kimseye bir şey söylemeden çay yaptı ve hepimizi demliğin başına topladı. Sonra bu davranış devam etti ve Niyazi bizi her akşamüstü demlik başında toplamayı sürdürdü. Her akşam koğuşun bir köşesindeki çay randevusuna, güzel bir bara, bir meyhaneye bir İskoç “pub”ına gider gibi gidiyor ve o çayları kâh güzel bir bira, malt bir viski içer gibi  yudumluyordum.

Bu oyunu kimseye aşikâr etmedim. Her akşam günlük mesai dönüşü o yerleri halı kaplı sıcacık pub’tan içeri giriyor, içkimin başına tüneyip, sohbete katılıyor, iyice çakırkeyif olmadan da yerimden ayrılmıyordum.

***

Niyazi’nin akşam çayları bende hayatımda içtiğim en güzel “içkiler!” olarak kaldı. Bir daha hiçbir zaman aynı iç huzurunu, damak tadını, sohbet keyfini bulamadım.

Çay partileri sürerken kader ağlarını ördü, Niyazi yeniden tahliye oldu.

Onu sevinçle uğurladık.

Ertesi günü de sıraya bindirip nöbetleşe akşam çayları alışkanlığını sürdürmeye karar verdik.

Ama olmadı, çaylar aynı çaylar, katılanlar aynı insanlar olmasına rağmen, aynı tat, aynı keyif olmadı.

Çayların keyfi çaydan değil demleyeninden geliyordu.

Çaylardaki büyü Niyazi’den kaynaklanıyordu. Niyazi’yi melek yapan da kendi vardığı iç huzuru cömertçe, dostlarıyla arkadaşlarıyla paylaşıp ve mutluluk saçan bir yoldaş olmasıydı.

Bunu düşünürken döndüm tabuta, Niyazi’ye baktım.

Orada Niyazi yoktu artık. Yerinde koca bir hasret vardı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları