Olur şey değil

24 Ocak 2023 Salı

Kafa ve kavram karışıklığından çokça çekmiş bir toplum olduğumuzdan kaç kez söz edildi burada. Bu konuyu işlerken ifade özgürlüğünü iyi kavramamış olmamızın bizi zaman zaman gülünç durumlara düşürdüğü de vurgulanmıştır. Demokratik toplumlarla bu alanda aramızda hiç de hoşa gitmeyecek bir fark olduğu anlatılmaya çalışılırken bir yanlışa düşülmemeye büyük özen gösterildiğini sanıyorum. O da kavram kargaşasının yalnız bizde olduğu, gelişmiş ülkelerde olmadığı saçmalamasıdır.

Böyle bir şey yok tabii ki orada da saçmalamalar oluyor ve bunlar da belirtiliyor. Son örnek de İsveç’te yaşandı.

Biliyorsunuz İsveç ile, bu ülkenin teröre karşı hoşgörülü tutumundan dolayı NATO’ya üyeliğine karşı çıkmamız yüzünden, ilişkilerimiz gergin. Geçmişte İsveç kâh PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmiyor kâh PKK’nin veya PYD’nin eylemlerine izin veriyor kâh bu iki örgütün bazı üyelerinin iadesinde Ankara’nın istemini geri çeviriyordu. Bunlar da Ankara’nın tepkisine ve İsveç’in NATO’ya üyeliğine karşı çıkmasına neden oluyordu.

***

Ankara İsveç’e PKK-PYD’nin terörist olduğunu anlatmakta zorlanırken İsveç de Ankara’yı bir demokrasi olmasının insan hakları ve ifade özgürlüğü alanında getirdiği bazı yükümlülükler konusunda ikna etmekte güçlükle karşılaşıyordu. Bu ay içinde bu konuda her iki tarafın da güçlüklerini ortaya koyan gelişmeler yaşandı. İsveçli çeşitli gruptan göstericiler Stockholm’ün tarihi binası önünde Tayyip Erdoğan’ı simgeleyen kuklaları yaktılar. Olayın İsveç’in NATO üyeliğine bomba koymakla eşdeğer bir sabotaj olduğunu söyleyen Başbakan Ulf Kristersson’un da tahmin ettiği üzere, Ankara’nın tepkisi sert oldu ve Stockholm herhangi bir Avrupa ülkesinde bir başbakan veya cumhurbaşkanının kuklasının yakılmasının ifade özgürlüğünün sınırlarını aşmayan normal bir gösteri olduğunu anlatmakta zorlandı. Türkiye tarafından istenenlerin iadelerinin mahkeme kararına bağlı olduğunu, İsveç’te yargının yürütmeden bağımsız olduğunu da Ankara’ya anlatmaya çalışmak mihnetliydi.

Bütün bunlar, burada anlatıldı. Ama bu arada öyle bir olay oldu ki dönüp İsveç’e şu soruyu sormamızı kaçınılmaz kıldı:

-Peki ya bakalım bunlara ne buyuracaksınız?

Olay şu: Rasmus Paludan adlı hem Norveç hem de İsveç uyruklu faşist, Stockholm’deki Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran yakmak için izin istiyor ve alıyor da daha önce İslam karşıtı ırkçı davranışları yüzünden hapis cezasına çarptırılmış ama cezası ertelenmiş olan şahıs bunun üzerine Türkiye’nin İsveç Büyükelçiliği karşısında polis koruması altında Kuran yakıyor.

Bu durumda İsveç makamlarına hemen şunu sormak gerek:

-Bu mu sizin ifade özgürlüğünüz?

***

Gerçekten de bir dinin kutsal kitabını yakmak nefret suçudur. Nefret suçu olan ve kişileri, etnik grupları veya ulusları birbirlerine düşürme sonucunu doğuran nefret suçları ifade özgürlüğüne girmez.

Son zamanlarda kimi Avrupa devletlerinin bu gerçeği dirençle görmezden gelmeleri cinayetlere varan olaylara yol açmış, buralardaki Müslüman kökenlilerin ve de diğer azınlıkların can ve mal güvenliğini büyük ölçüde tehlikeye atmıştır.

Böyle bir gelişmeye karşı ilgisiz kalmak suçtur. Ve böyle bir durumda tepkisiz kalan bir devletin NATO üyesi olması NATO’nun ilan edilmiş gayelerine de ters düşeceğinden Türkiye bu nedenle de İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkmalıdır.

Irkçı faşist Rasmus Paludan’ın azmettiricisi konumunda olan İsveç de nefret suçlusudur.

İsveç, Rasmus Paludan’ı Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran yakmaya özendirdiği için nefret suçuna ortak olmuştur. Olay, bir Türk kız öğrencinin staj isteminin, akademik ahlakla bağdaşmayacak bir utanmazlıkla reddedilmesine kadar vardığına göre, İsveç bu konuda ciddi tehdit altındadır.

İsveç Türkiye’den özür dilemelidir.

***

ORHAN ERİNÇ 

Uzun yıllar Cumhuriyet’te beraber çalıştığımız değerli gazeteci Orhan Erinç’i kaybettik. Yakınlarının ve bütün basın camiasının başı sağ olsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları