Sami Karaören’in yolu

20 Ağustos 2023 Pazar

Sevgili,

Giriş faslının çabuk geçildiği, iki tarafın da belleklerinin kutularını açıp, çevreye anason kokulu anı kelebekleri saçtığı iki akrabanın (Ceyhun İrgil ile Mehmet Karaören) tanışma gecesinde, Karaköy Lokantası’ndaki masada üçüncü kişi de bendim. Bir dönem CHP Bursa milletvekilliği de yaptıktan sonra aktif siyaseti bırakıp kültürel konular ve yazı çiziye yoğunlaşan tıp doktoru İrgil’in yeni yaşamının projelerinden biri olarak Fethiye’de Sami Karaören Kültür Merkezi’nin kurulmasını seçmesi Mehmet Karaören ile iki yıl önce başlayıp yoğun biçimde süren ilişkilerinin verimli sonuçlarından biri.

Geçen yıl yitirdiğimiz, felç geçirerek yatağa bağlı kaldığı ve konuşamadığı  son dönemlerini belleğimden silip, Göztepe’deki evinde birlikte geçirdiğimiz gerçekten felekten çalınma gece ile andığım Sami Karaören ile hayat boyu girift ilişkilerimiz oldu. 

***

Cumhuriyet’e geldiğimde 2. sayfa yazılarının sorumlu yazıişleri müdürü olan Sami Bey iş arkadaşım oldu. Kısa bir süre sonra, ilkokuldan beri en yakın arkadaşım Erim Gözen, Sami Bey’in kızı Mine ile evlenince Mine Karaören de yalnız Erim’in karısı değil, ama dostumuz Mine olarak yaşamımdaki silinmez yerini aldı. Bu ilişki, Mehmet Karaören’in de katılmasıyla daha da pekişti, adeta aile gibi olduk. Ortak yaşadığımız zamansız kayıplar üzerine birlikte ağladık, küçük mutluluklarımızda birlikte güldük.

Sami Bey’in İkinci Dünya Savaşı sırasında yaptığı bir Fethiye-Antalya yolculuğu var ki her ikisi de Cumhuriyet ile yolunun kesişmesine neden olmuştur.

O zaman Fethiye ile Antalya arasında karadan bağlantı olmadığından denizden yapılan ve üç gün süren bu yolculuk olmasa, Sami Karaören de Karaören ailesinin o zamanki gençleri gibi çiftçi olarak kalacaktı.

Delikanlılığa adım atmakta olan Sami’yi o yolun sonunda Antalya’da Cahit Külebi, Cavit Orhan Tütengil, Tahir Alangu beklemekteydiler. Orada bu öğretmenler ile edebiyatla ve şiirle, Aydınlanma ve laiklikle tanışan Sami’nin yolu Cumhuriyet ile ilk kez böyle kesişmiştir.

İstanbul Edebiyat Fakültesi’nden sonra Doğan Sigorta’da geçirilen refah dolu günlerden sonra Adnan Benk’in 1958 yılında, Bedii Faik ile tanıştırmasıyla Dünya gazetesinde gazetecilik yılları başladı. 27 Mayıs’tan sonra da Cumhuriyet’e geçti.

Sami Bey kısa zamanda Cumhuriyet’in efsanevi ikinci sayfasının yöneticisi, dolayısıyla Türk Rönesansı ve Aydınlanmasının, aynı zamanda Dil Devrimi’nin neferlerinden biri oldu.

***

Türk Dil Kurumu’ndan (TDK) ödül alan ve TDK yönetimine de seçilen Sami Karaören, az yazdı ama çok yazdırdı. Mehmet Karaören’in sık sık, “Elime kalem verip bana yazdıran Sami Abi olmuştur” deyişine çok tanık oldum.

Edebiyat dünyamızın bu önde gelenleri, büyümemiş çocuklar olarak kalmışlardı ve aralarında okul çocuğu küslüklerini, (Sami Karaören’in Melih Cevdet Anday ile kaldırım sözcüğünün “kaladromos”tan gelip gelmediği konusunda iki yıl süren küslükleri hiç unutulur mu!) şakalarını sürdürürlerdi.

Bunların bir de edebiyat tarihimize geçip ünlü olan öğlen rakıları vardı.

Arada bir öğlen üzeri, Sami Karaören, Oktay Akbal, Agop Arad, Melih Cevdet Anday, Recep Bilginer, Necati Cumalı ile bir araya gelirler, öğlen rakısı içerlerdi. Sonra çok uzatmadan, gazeteye dönerlerdi. Genellikle de aralarından bir ikisinin işleri olur, onlar ayrılırlardı.

Gazeteye dönüşte, yeni gelmiş olan Nadir Bey onları odasına buyur eder ve şöyle bir diyalog başlardı:

- Hoş geldiniz! Ne yaptınız?

- Öğlen rakısı içtik!

- İyi etmişsiniz ne kadar içtiniz?

- Bir büyük...

- Çok!

Bu çok sözüne muhatap olan şöyle çaktırmadan etrafı bir süzer, masada bulunanlardan gazeteye dönmemiş olan kim varsa, onun adını vererek “Çoğunu ... içti” derdi.

Bu ritüel hiç değişmezdi.

Sami Bey aynı zamanda Cumhuriyet’in kitap işlerini yönetirdi. Çevrede kısa süre için başı sıkışan olursa ona başvururdu. O başvuruları hiç geri çevirmez, ceplerini tek tek karıştırır, pantolon cebinden, arka cebinden ceketin sağ ve sol yan ceplerinden ayrı ayrı katlanmış paralar çıkarır, kendi kafasından geçen özel bir hesaba göre bunlardan her birinden birer miktar alıp istenen toplamı bütünleştirip verirdi.

Yolu iki kez Cumhuriyet ile kesişen Sami Karaören, Fethiye’de adını taşıyan bir kültür merkezini çoktan hak etmiş biriydi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları