'Severiz Yaratılanı Yaradan'dan Ötürü'

12 Mayıs 2013 Pazar

Sevgili,

\n

Mısra ve Süleyman İlden’in zeytinlikler, yeşillikler ortasındaki evlerine ilk kez gidiyorduk. Çok güzeldi. Ama kıyıdaki sazlar manzarayı örtüyordu. Önerdim:
- Çok güzel! Bir de kıyıdaki sazları kessen göl manzarası daha da ortaya çıkacak.
Dostumdan aldığım yanıt aynı zamanda unutulmaz bir doğaseverlik dersiydi:
- Olur mu abi, orası su yılanlarının, kurbağaların yaşam alanı, onların hakkı!
O dönemlerde insanüstü bir tempoda çalışan Süleyman’ı, her fırsatta İznik Gölü kıyısına çeken işte bu doğa sevgisiydi.
Bu, çerçevelenip duvara asılmış bir doğaseverlik değildi, doğayı doğrudan yeşiliyle, toprağıyla, zeytiniyle, çiçeğiyle köpeğiyle, kedisiyle börtü böceğiyle kucak kucağa yaşayan, onu bozmak değil, zenginleştirmek isteyen, ona saygı duyan gerçek bir doğa tutkununun sevgisiydi.
O da öyle bir insan olduğu için çok severdik, yıllar önce yitirdiğimiz Sevgili
Erim’i.
Bunun için severdik, garip insanları, topal martıları, bahar geldiğinde ardı sıra
“hişt hişt” diye seslenen ağaçları, kuşları, börtü böcekleri birbirlerinden ayırmayan Sait Faik’i.
Doğa sevgisi, hayvan sevgisi, insan sevgisi, bunları birbirinden ayırmak mümkün mü?
Hepsi yaşama duyulan sevginin, saygının yansımaları değiller mi?
Mutekitler arasında en incelmişlerin bütün bu yaratılanlarda Yaradan’ın yansımasını bulmalarını, bu yüzden hep hayranlıkla izlemişimdir.

\n

***

\n

Bu hafta yaşadığımız olaylar, bütün bunları yeniden düşünmeme neden oldu. İstanbul’un, bilmem kaç milyar Avro’ya mal olacak olan, yılda 100 milyon yolcu kapasiteli yeni havaalanının ihalesi bu hafta sonuçlandı.
Bütün uzmanlar, bu projenin, yanlış yer seçimi dolayısıyla tam bir doğa katliamı olacağını söylüyorlar. Yeşiller yolunacak, ağaçlar kesilecek, çiçekler sökülecek, sulak alanlar kurutulacak, birçok canlının yaşam alanları yok olacak.
Daha isabetli bir yer seçimi, geliştirilecek daha başka seçeneklerle az tahribatla da yeni havaalanını yapmak, doğayı bir ölçüde olsun korumak mümkündü.
Ama rant söz konusu oldu mu, bütün bunlar önemini yitiriyor, ne yeşilin, ne ağacın, ne bitkinin, ne çiceğin, ne böceğin, ne kuşun hükmü kalıyor.
Son gelen haberlere göre yeşil talanının tehdidi altında olan alanlardan biri de Süleymaniye Camii’nin hemen yanındaki 76 yıllık Botanik Bahçesi.
Adını kurucusu Prof.
Helbborn’dan alan, İstanbul Üniversitesi’ne bağlı botanik bahçesinde binlerce çeşit bitki yer alıyor. Haliç’e tepeden bakan bu çok değerli botanik bahçesinin yeri eskiden Şeyhülislamlık’mış.
Geçenlerde İÜ Rektörü Dr.
Yunus Söylet’i ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanı, botanik bahçesinin kendilerine verilmesini talep etmiş.

\n

***

\n

Böyle bir devir gerçekleştiği takdirde, dört bin çeşit bitkinin bulunduğu bahçe sökülecek veya resmi dairenin bahçesi konumuna gelerek esas işlevini yitirecek, çok değerli bir botanik bahçesi yok olacak veya yozlaşacak.
Bu uyarıya karşılık verilecek çok klasik ve kurnaz yanıtı şimdiden duyar gibiyim:
- Efendim, biz onları başka yere nakledip, daha güzel bir bahçe yapa
cağız.
Bu çok söylenen ve asla gerçekleşmeyen klasik bir vaattir.
Kaldı ki uzmanlar bu bitkilerin naklinin ve nakledildikleri yerde uyumlarının mümkün olmadığını belirtiyorlar.
Ayrıca, kentin göbeğinde bir güzellik olan botanik bahçesinin öylece korunması ve Diyanet’e başka bir yerde arazi tahsisi mümkündür.
Bakalım şimdi ne yapılacak?
Baştan söyleyeyim, doğaya, çevreye saygısının ne olduğunu çok kez gördüğümüz iktidarın bugüne kadarki tavrına bakınca, hiç de umutlu olamıyorum.
“Severiz yaratılanı, Yaradan’dan ötürü” demek kolay. Ama bunu söyleyenin, Yaradan’ın bütün yarattıklarına, gerçekten sevgi ve saygı göstermesi gerek.

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları