Varlık - Yokluk

02 Mart 2014 Pazar

PARİS - Sevgili,
Koca Paris kentinde, beşinci bölgenin bende ayrı bir yeri var. Orada okula gittim, orada yıllarca oturdum. Oranın otellerinde çalıştım. Orada gazeteciliğe başladım, ilk yazılarımı yazdım.
Beşinci bölgenin göbeğinde ise “Vatanın Büyük Adamlarına Şükran” nişanı olan, Pantheon yer alır.
Her biri çeşitli alanlarda büyük işler yapmış Fransa’nın 71 şanlı evladı burada yatmaktadır.
Aslında Pantheon, XVIII. yüzyılda, başlangıçta kilise olarak yapılmış. Kral XV. Louis bir hastalıktan kurtulunca adağını yerine getirmek üzere mimar Soufflot’ya Azize Genevieve adına bir kilise ısmarlamış.
423 - 512 yılları arasında yaşamış olan Azize Genevieve, Paris’in koruyucusu unvanıyla anılır; bunun nedeni de 451 yılında Attila’nın kuşattığı Paris’e girmemesini sağlaması olarak açıklanmştır.
Kral XV. Louis’nin işte bu önemli kişi anısına kilise olarak başlattığı bina, devrimden sonraki yıllarda vatanın büyük evlatlarının anıtmezarı haline getirilmiştir.

***

Katolik bir kutsal mekânın, Cumhuriyetçi laik bir anıtmezara dönüşmesi bir kısım problemler doğurmuş zaman içinde. Laik anıtmezarın tepesindeki haç bunlardan biri.
Çelişkili de olsa, o haç orada duruyor ve laikler de artık bunu sorun yapmıyorlar.
Bu arada vatanın şanlı evlatlarından Voltaire’in, kaynağı bir Katolik mabedi olan binada yatması kimi Hırıstiyanları rahatsız etmiş. Çünkü aydınlanmacı Voltaire Tanrıtanımaz. Bu durumu hazmedemeyen Katolikler söyleniyorlar:
- Nasıl oluyor da bir Tanrıtanımaz burada yatabiliyor, çıkaralım buradan!
Bunlara en hoş cevabı Katolik XVIII. Louis veriyor, rivayete göre şöyle diyor:
- Bırakın durduğu yerde dursun! Her gün ayin yapıldığını dinlemek onun için en büyük cezadır.
Ve Voltaire orada kalıyor. Ama Pantheon’a girdikten sonra çıkış yapanlar da var. Fransız devriminin ünlü simalarından Marat bunlardan biri.
Pantheon’a kimin gömüleceğine karar verecek merci zaman içinde hep değişikliğe uğramış, şimdilerde Cumhurbaşkanı’nda bu yetki.
Pantheon’a son giren ünlü kişilerden biri de kemikleri ölümünden çok sonra, 30 Ekim 2002’de buraya taşınmış olan, çağdaş dizilerin atası diyebileceğimiz Alexandre Dumas.
Acaba Emile Zola ve Victor Hugo, sağlıklarında edebi açıdan küçümsedikleri Dumas ile ölümlerinden yıllar sonra ebedi istirahatgâhlarında bir araya geleceklerini hiç düşünmüşler miydi?

***

Paris’e her gelişiminde, mutlaka Pantheon’un önünden geçerim.
Yalnız bu kentteki değil, yaşamımdaki en çarpıcı anılarımdan birini burada yaşadım.
On yıl kadar oluyor. Bir yaz günü, Pantheon’u ziyaret etmiştim. İçeride Fransa’nın ve de insanlığın büyük adamları yatıyordu. Mutlak bir sessizlik hâkimdi her yana. İçerisi serindi, biraz oyalandıktan sonra, dışarıya, kavurucu yaz sıcağına çıktım.
Duvarlardan birinin gölgesine, Fransızların “clochard” dedikleri evsiz barksız, işsiz güçsüzlerden biri sığınmış uyuyordu. Başucunda, yarılanmış en kötüsünden bir şişe şarap, bütün clochard’ların mütemmim cüzleri haline gelmiş olan ve cehennem sıcağında bile ayrılmadıkları çaputlarından başka hiçbir şey, hatta sefalet ve kaderine ortak olacak bahtsız bir köpek bile olmadan ağzı açık uyuyordu.
Serseri, biraz önce yanlarında olduğum dev adamlarla tam bir tezat oluşturuyordu.
Büyüklüğün timsali olanlar içeride, bu sefil ise dışarıda uyuyorlardı. Onlar her şeydiler, bu ise hiçbir şey.
Yine de bu hiçbir şey, o her şey olanların hepsinden daha gerçekti. Güneş öbürleri için değil, bunun için parlıyordu. Rüzgâr onlar için değil, bunun için esiyordu.
Bu önemsiz adam, bütün o önemlilerin hepsinden daha önemliydi. Çünkü onlar yoktular, bu ise vardı.
Varlık ile yokluk zıtlığını böylesine iliklerimde hissettiğim o günü hiç unutmadım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları