Vesayet Tekeli Savaşları

03 Ocak 2014 Cuma

Başbakan’ın siyasi başdanışmanı Yasin Bey, milli orduya kumpas kurulduğunu söylediğinde yer yerinden oynadı.
Acaba Yasin Bey, yeni bir şey mi söylüyordu?
Yıllarca hukuktan demokrasiden yana olan kişiler, “Etmeyin eylemeyin, hukuku böylesine ayaklar altına almayın!” diye feryat etmiyorlar mıydı?
Bunların içinde, bir zamanlar askeri yönetimlere de aynı çağrıları yapmış olanlar, askeri hapishanelerin tutukluları, askeri davaların sanıkları, savunmanları yok muydu?
Kimi “yetmez ama evet!” korosu mensubu, sözde liberal (aslen liboş olurlar kendileri!) takımının elemanları da dahil olmak üzere, hukuk tanımazlar cephesinin elemanlarının yanıtı şu idi:
- Bunlar ayrıntı, özü gözden kaçırmayın! Biz askeri vesayeti tasfiye ediyoruz.
- Ayrıntı olur mu? Hukukta usul de esas kadar önemlidir, yanıtına kulak asmıyorlardı.
Askeri vesayet tasfiye ediliyordu ya gerisi teferruattı.
Ondan sonra her şey yeni baştan demokratik biçimde oluşturulabilirdi.
Yeni oluşturulacak düzenle ileri demokrasi bile kurulabilirdi.
Oysa böyle bir şey mümkün değildi.

***

İster askeri olsun ister sivil, hangi vesayet olursa olsun tasfiye etmeye çalışırken, hukuk dışı yöntemler kullanılıyorsa, tasfiye edildiği söylenen vesayetin yerine bir yenisini ikame ediyorsun demektir.
Eğer “askeri vesayeti tasfiye ediyorum” derken özel yetkili savcılar, yargıçlar ve mahkemeler kullanarak, hukukun evrensel kurallarını, usullerini bir yana itersen, hiçbir kural ve sınır tanımayan özel yetkili hukuk vesayetini kuruyorsun demektir.
Öyle bir vesayet ise bir süre istendiği gibi gitse bile eninde sonunda, kendisine göz yumanlara, hatta daha ileri gidip, kendisine kol kanat gerenlere karşı ayağa kalkıp, onları da devirmeye kalkardı.
Öyle de oldu.
Askeri vesayeti yıktıklarını söyleyenler, şimdi devlet içinde çöreklenmiş, örgütlenmiş, hatta kendi deyişlerine göre çeteleşmiş başka bir vesayetle mücadele ettiklerini söylüyorlar.
Bu, yetkisi hukuk ve sınır tanımayan özel yetkili mahkemelerin, savcılarının yargıçlarının oluşturduğu vesayettir.
Bu devletin kolluk güçleri içinde çöreklenmiş, yetkisi ihtirası sınır tanımayan, kural ve emir dinlemeyen paralel polis rejimi vesayetidir.

***

Şimdi iktidar bununla mücadele ettiğini ileri sürüyor.
Peki, nasıl mücadele ediyor bu güçle?
Bağımlı yargıyı bağımsız yargı, belirli zümrenin polisini devletin polisi haline getirmeye çalışarak mı?
Hayır ne gezer!
Şimdi amaç bağımlı yargıyı, tümüyle despota bağımlı hale getirmek, bağımlılıkta rekabeti ortadan kaldırmak, cemaatin polisini iktidarın polisine dönüştürmektir.
Vesayet ile mücadele ediyorum derken yeni vesayetler yaratıyorsan, sen aslında vesayete karşı değilsin demektir.
Demokrasilerde, askeriyesine olduğu kadar siviline de olmak üzere vesayete yer yoktur.
Vesayet tekeli savaşı, vesayete karşı savaş değildir.
Askeri vesayete karşıyım diye savaşırken, yine bir vesayet oluşturuyorsan, sen demek ki, vesayete değil askere karşısın.
Askeri vesayeti yıkıyoruz derken, asıl söylenmek istenen “askeri yıkıyoruz”du.
Nitekim öyle oldu, özel yetkili mahkemelerin sakıncalarını görüp ortadan kaldıranlar, askerleri yine onların pençesinde bırakmayı sürdürdüler. MİT Başkanı’nı özel mahkemeler vesayetinin pençesinden çekip alanlar Genelkurmay Başkanı ile komutanları orada bıraktılar.
Bugün neler olduğuna akıl sır erdiremeyenler için bu olayların ışığında açıklayalım:
“Askeri vesayeti tasfiye” bahanesiyle başlayan savaş, şimdi vesayet tekeli savaşına dönüşerek sürüyor.
Kim kazanırsa kazansın, bu savaştan hayır sadır olmaz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları