Yassıada - Silivri Tarih Dersleri

03 Mayıs 2013 Cuma

“Anayasa Davası Toplu Savunması”, Yassıada’da Yüksek Adalet Divanı’nın yargıladığı DP’lilerin ortak savunma metni. Son derecede ilginç.
Kitabı, Yassıada’da 18 DP’linin savunmasını üstlenmiş olan, siyaset yaşamı boyunca, özgürlüklere bağlılığını ve hukuk adamı niteliğini hiç yitirmemiş
Hüsamettin Cindoruk göndermiş. Sayın Cindoruk, kitapla birlikte gönderdiği nazik ve uyarıcı mektubunu şöyle bitiriyordu:
“... Bu hukuksuzluk, Yassıada’da işlenen cinayet unsurlarından biri olmuştur. O mahkeme de, o bilim adamları da yitti gitti...
Örnek ya da benzerleri sürüp gidiyor.
Türkiye cephesinde yeni bir şey yok.
Elli yıl geçse bile
Saygı ve sevgilerimle.”

Sayın Cindoruk’un mektubunu okurken düşündüm. Acaba sivil siyasetçilerimiz, hukukun üstünlüğüne ve demokrasinin temel ilkelerine siyaset yaşamında hukukçuluğunu hiç yitirmemiş Hüsamettin Bey kadar saygılı olsalardı, bazı şeyler önlenemez miydi? Keşke tarihten biraz ders alsaydık.
O tarih ki, bize kimi zaman trajikomik olayları da öğretiyor.

\n

***

\n

Eseri yayına hazırlayan Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali’nin önsözünde bu trajikomik öğelerden birine rastlıyoruz. Birlikte göz atalım: ( s. XIII – XIV)
“DP Hükümeti Devlet Vekili ve Rize Milletvekili İzzet Akçal’ın kızı aynı zamanda avukatı olan Saime Kutman, babasının müdafaası için hukuk fakültesinden sınıf arkadaşı olan İsmet Giritli’den hukuki mütalaa istemişti. O zamanın parasına göre, çok yüklü bir miktar olan 5 bin lira karşılığında İsmet Giritli bir mütalaa yazıp vermişti. Yassıada avukatları bir araya geldiklerinde Saime Kutman’dan başka altı avukatın daha elinde aynı ince mavi pelür kâğıtlara karbon kopya olarak yazılmış İsmet Giritli’ye ait aynı müdafaa metni olduğunu görmüşlerdi. İsmet Giritli’nin aynı mütalaayı yedi kişiye 5’er bin liradan satmış olduğu anlaşılmıştı.”
Yine önsözden bir bölüm:
“Başhâkim savunmaları kısa kesmek istemiş, hatta ‘Bizim burada boş laf dinlemeye vaktimiz yok’ diyerek Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ı susturmuş. Buna cevaben Polatkan da ‘Muhterem başkanım, idamım istenen bir cezada kendimi müdafaa etmeyeyim mi?’ demişti. Gümrük ve İnhisarlar Bakanı Hadi Hüsman’a ‘Bunların hepsini okuyacak mısınız?’ demiş bunun üzerine Hadi Hüsman, ‘O halde müdafaa yapmıyorum efendim’ cevabını vermiş, Başol da, ‘Yapmazsan Yapma! Gelmiş buraya tomarlarca müdafaa yapıyor’ demişti.”
Ben Yassıada duruşmalarına gitmedim. Ama Silivri davalarını kâh giderek kâh okuyarak izliyorum. Aradan geçen elli yıl içinde Sayın Cindoruk’un deyimiyle
“Türkiye cephesinde yeni bir şey olmadığını” görüyorum.

\n

***

\n

Yassıada, bizim için ibret dolu bir tarih dersidir.
Yassıada’da zalim rolündekiler üniformalıydı, mazlum konumundakiler de sivil. Geçen zaman bize gösterdi ki, zalimlerle mazlumların giysileri yer değiştirebiliyor.
Buradan çıkan ders şudur:
Bir ya da iki olaya bakıp zalim ve mazlumu giysisine, görünüşüne göre ayırmamak gerek. Kimin zalim, kimin mazlum olduğu giysisinden değil, eyleminden belli olur.
Yoksa zalimden hesap soruyorum derken giysiden hesap sormuş olursun. Bu da saçmadır ve acıdır. Saçmadır çünkü zalim olan elbise değil içindekidir. Zamanla elbise aynı kalmış ama içindeki değişmiştir. Böylece de sen sorumluyu değil, libasını yargılayarak, komik ve acınası bir duruma düşersin.
Evet, durum acınasıdır, çünkü bir zamanlar zalimin kullandığı yöntemleri kullananlar, mazlumun hesabını soruyorum derken zalim konumuna sürüklenirler.
Olayı günümüze getirirsek, Hüsamettin Cindoruk’un yaptığı gibi, Silivri’ye karşı çıkmak gerekir. Çünkü Silivri’ye karşı çıkmadan Yassıada’yı aşmak mümkün değildir.
Mesela zalimle mazlumun yerlerini değiştirmek değil, zulmü ortadan kaldırmaktır.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları