Altan Öymen

Dayanışma yerine saldırma

27 Aralık 2023 Çarşamba

Yeni bir yıla yaklaştığımız günlerde, millet olarak Güneydoğu’daki sınırlarımızın yakınında şehit olan 12 gencimizi kaybetmenin acısını yaşadık. Ailelerinin ıstırabını paylaşmaya çalıştık. 

Konunun elbette, Türkiye Cumhuriyeti’nin Millet Meclisi’ni ilgilendiren yanı vardı. Meclis’teki siyasal partiler de ilk günden itibaren bu felakete neden olan terör eylemlerinin faillerini kınadılar. Ama demokratik rejimlerde, bu gibi olaylar üzerinde parlamentoda görüşmelerin yapılması, milletvekillerine hükümetler tarafından bilgi sunulması da esastır. İktidardaki ve muhalefetteki siyasal partiler de o görüşmelerde görüşlerini açıklarlar, izlenecek politikaların oluşulmasına katkıda bulunurlar. 

Geçmişimizde o geleneğin gereğini yerine getirilmesine dikkat edilirdi, hükümetin o alanda ihmalleri görülürse ona görevi hatırlatılırdı. Bu defa hükümette öyle bir eğilim görülmedi. Tam tersine, hükümetle birlikte iktidardaki veya iktidara yakın politika içindeki partiler, o konuda bir “ortak bildiri” oluşturdular, kamuoyunu o yolda bilgilendirmekle yetinmek istediler. 

Başta CHP’liler olmak üzere diğer milletvekilleri ise o konuda geçmişte de birçok konuda örneği görüldüğü gibi, önce Meclis’te görüşme açılmasını istiyordu. 

Bu bir genel görüşme de olabilirdi. Hatta, hükümetin gizli tutulmasını istediği konular varsa, önce kapalı bir toplantı yapılabilir, kamuoyuna yapılacak açıklamalar, o kapalı toplantıda saptanabilirdi. Ama her şeyden önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi, konu hakkındaki etraflı bir şekilde bilgilendirilmeliydi. 

İktidar, o öneriyi dikkate almak yerine, kendi hazırladığı ve yandaşlarına imzalattığı bildiriyi, diğer kabul edenlerle birlikte kamuoyuna bir “ortak bildiri” olarak açıkladı. 

O arada, bir milli yas ilan edilmesi yolunda, gene CHP muhalefetinden gelen bir ülkemizde, başka öneriyi de reddetti. Başka ülkelerin liderlerinin vefatı karşısında yapıldığı gibi, birkaç gün için yas ilan edilmesi önerisini... 

CHP de iktidarın kabul etmediği o iki önerinin gereğini başına yerine getirdi. Şehit olan 12 askerimizi andığı kendi bildirisini kendi yöneticilerinin imzasıyla yayımladı. Şehitlerimizin yasını tutma yolunda da kendisinin daha önce planladığı sosyal ve kültürel etkinliklerinin tümünü iptal etti ve daha sonraki zamanlara erteledi. 

***

Evet, 12 şehidimizi aramızdan ayırarak milletimizi yasa boğan olay karşısında siyasal partilerimizin tutumu böyleydi. 

İktidar partisi ve onu destekleyen partilerin tutumu, hem ülkemizde hem de genel olarak demokratik ülkelerde önem verilen kurallara ve geleneklere aykırıydı. Aynı zamanda da bu gibi olaylar karşısında oluşan dayanışma havasına ters düşüyordu. 

Ama keşke o yanlış tutum o kadarla kalsaydı. 

Şimdi görüyoruz, iktidar cephesindeki bazı sözcülerin davranışları, o dayanışma gereklerinin tam tersine, yaşadığımız acı olayları, muhalefete karşı düşmanlık duyguları oluşturma yolundadır. 

Birileri, CHP genel başkanının, hem de kendi yöresinde katıldığı cenaze töreninde ona karşı harekete geçiyor veya geçiriliyor, başka bir yerde cenazeye gönderdiği çiçek parçalanıyor. Bu ve benzeri saldırılar, iktidar partisinin Meclis’teki sözcüleri tarafından savunulabiliyor. 

***

Ve hele, böyle bir hava içinde demokrasinin “olmazsa olmaz”larını tamamen ortadan kaldırma meraklısı birtakım siyasetçiler, yeni yasa ve anayasa değişikliği önerileri yapmaya başlıyor. 

Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçim usulünün yeniden değiştirilmesi, o da yetmezse Meclis’teki “terörist” olduğu iddiasıyla itham edilen yasal bir partinin başka yollardan kapatılması, Meclis’teki başka partilerin üyelerinin dokunulmazlığının da kaldırılması, milletvekilliklerinin düşürülmesi... Ve bunlar gibi daha birçok yaptırımın anayasa ve yasa maddeleri olarak yürürlüğe girmesi... Özet olarak da Türkiye’de adalet ve demokratik siyaset kurallarından hangi güvence kuralları kaldıysa onların da yok edilmesi... 

Bunlar açık açık kürsülerden söyleniliyor, yazılıyor. Ve insanın aklına şu soruyu getiriyor: 

Adalet ve siyaset alanında henüz varlığını sürdürebilen demokratik kuruluşlar ve kurullar da anayasa ve yasa değişiklikleriyle yok edilirse, ülkemizde demokrasinin varlığından söz edebilmek için, gösterilebilecek kanıt olarak geriye ne kalacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimler ve anketler 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları