Arif Kızılyalın

Bilip de Söyleyemediklerimiz

16 Ekim 2014 Perşembe

1990’lara damgasını vuran bir şarkı vardı. Yanılmıyorsam Sibel Alaş seslendiriyordu.
“Sevip de söyleyemediğim şarkılar var. Bir dizesini asla hatırlayamadığım şiirler” diye başlar, sonlarına doğru hepimizin gözlerini yaşartırdı.
Şimdilerde de Türk futbolu, çoğumuzun “bilip de söyleyemediği” gerçeklerle boğuşuyor.
Ve bu gerçekleri şu veya bu nedenle dile getiremediğimiz sürece de kayba koşacağız..
Kabul edelim, etmeyelim futbolumuz büyük bir çöküntüyle karşı karşıya. İşin kötüsü bu erozyon milli takımlarla da sınırlı değil. Liglerin seyri, kulüplerin yönetil(eme)mesi, TFF’nin garip uygulamaları, dün ‘yanlış’ denilenin, bugün geçer akçe ilan edilmesi, kaotik ortam; say say bitmez..
Peki ne oldu da 2000’li yıllarda kazanılan UEFA kupaları, dünya üçüncülükleri, Avrupa Uluslar Kupası yarıfinalistliklerinden buralara gelindi?
Ne mi oldu?
Tek cümleyle özetlenebilir aslında: “Futbolu futboldan gelmeyenlere yönettirirseniz olacağı buydu...”
Evet, Türk futbolunun temel sorunu galiba ‘ehil olmayan’ kişilerce idare edilmek.

Bu eleştiriden Fatih Terim sakın gocunmasın. Elbette onun kariyerinde 2. bir Türk hoca henüz yok ama onu işbaşına getirenler futbolun temel gereklerinden nasibini almadıkları için, Terim’in de eli zayıflıyor. Hiddink ve Avcı dönemini arar haldeyiz neredeyse! Örneğin, İzlanda yenilgisi sonrası içerideki Çek maçı hayati önem taşıyordu. Ama TFF’den bir aklıevvel biletleri 50-150 lira bandına çekip zaten yenilenme sürecinde olan Ay-Yıldızlıları 12. adamdan yoksun bıraktı. Şimdi diyeceksiniz ki maçı seyirci mi kazanıyor? Hayır, çok güçlüysen 12. adama gerek yok. Ama o gün hınca hınç dolu tribünler önünde oynasaydık, İsveçli hakem Arda’nın ceza alanı içinde düşürülüşüne seyirci kalmazdı. Penaltı gelir, 2-1 de günü kurtarırdı en azından! Biraz araştırdım, bilet fiyatlarını kim belirledi diye, sonunda ihale İstinye’deki bahçıvan kardeşimize kaldı! Çünkü kimse üstlenmedi. Elbette işin gerçeği böyle değil. Tam Kobani gerginlikleri sırasında, TFF’ye “Fazla seyirci toplanmasına gerek yok. Kadıköy; mazallah protesto falan olur, ‘Beyefendi’ üzülür” ricası gitti mi gitmedi mi bilinmez, ama bilet fiyatları 50-150 bandına çekilince seyirci maça gitmedi. Gezi eylemleri sırasında Saracoğlu’nda, Olimpiyat’ta, Telekom Arena’da yapılan protestoları susturmak için e-bileti yalapşap devreye sokan gücün, milli maçlardaki olası protestoya engel olmak için bu bilet fiyat politikasını ayarlamadığını da kimse iddia edemez...
Peki medyada bunu dillendiren oldu mu? Oldu. En azından ben Letonya’da tanıklık ettim. Tüm meslektaşlarım, iktidarın tribünlerde eskisi gibi seyirci yoğunluğu istemediğini ifade ediyordu. Yazarlar, yazmazlar beni ilgilendirmez ama “meslektaşım, büyüğüm” diyebileceğim çoğu kişi kabul etmişti iktidarın seyirci korkusunu.
Elbette sadece seyirci değil Türk futbolunun sorunu. 3 Temmuz sürecinin başlangıcı, yargı süreci, verilip -verilemeyen cezalar da Türk futbolunu kararttı. Hiç kimsenin ötekine güveni kalmadı. Ve bu kaotik ortamda doğal olarak futbolun yarınları eğitim, altyapı unutuldu. Şu sıralar Fatih Terim’in milli takım teknik direktörlüğü ile birlikte sürdürdüğü Türkiye Futbol Direktörlüğü koltuğunda son 6 yılda kaç kişi oturmuş bir bakın. Oysa futbolun en önemli yeri olan bu makamda devamlılık esastır. Ahmet gitsin, Ersun (Yanal) gelsin, Tolunay (Kafkas) gitsin, Selim (Koray) gelsinle bir yere varamazsınız; varılamadı da zaten. Birinin planını öteki beğenmedi, ötekininkini beriki istemedi. Kulüplere gönderilen altyapı yardımlarının transfere harcanmasına göz yumuldu, kulüp yönetimlerine ‘bizim çocuklar’ monte edildi. TFF’deki görevlendirmelerde liyakatten çok, “önemli kişilere yakınlık” derecesi önem kazandı. Bir göz atın bakalım futbolu yönetenlere; iktidara yakınlığı olmayan tek bir kişi var mı? Bulamadınız değil mi? Bulamazsınız da.
Peki ne olacak halimiz?
Ne mi? Yazının başındaki cümleye geri dönelim; futbolu futbolun dışındakiler yönettiği sürece, Türkiye’nin toparlanma şansı yok...
Açıkçası tek umut, 2007’den bu yana bir televizyoncu, bir eski futbolcu, ara sıra da eski bir idareci vasıtası ile futbolu yöneten ‘Beyefendi’nin artık, “Karışmayayım şunlara” diyerek, bu işlerden çekilmesi. Yoksa koca koca kulüp başkanlarını, ihaleler nedeniyle kara listeye alır, falanca kulübün kongresine karışır, futbolcunun eşinin '62ikinisine takılırsan biz daha çok kan kaybederiz Usta!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Olimpiyata giderken! 14 Mayıs 2024
Önce milli! 3 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları