Arif Kızılyalın

Kadınlar mı Şampiyon Yaptı!

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Fenerbahçe geçen sezon rekorlara imza atıp şampiyon oldu. En hızlı onlar koştu; istatistiklere göre. En fazla golü atanlar da onlardı, en çok kazanan da onlardı. Hatta, lig tarihimizin en erken şampiyonluk ilan eden ekibiydi Ersun Yanal ve öğrencileri. Gelgelelim, Fenerbahçe Kulübü “Patronu” Aziz Yıldırım, beğenmemiş, geçen yıl ligin tozunu atan futbol takımını. “Siz gelip antrenmanda nasıl çalıştıklarını görseydiniz, aslında takım çalıştırmayı da bilmiyor” diye başlamış, Ersun Hoca’nın, bilgisayar destekli bilimsel çalışma metotlarını eleştirmiş.
Hele, hele, “Kadın arkadaşlarına göre antrenman programı yapıyor” lafı etik açıdan da, örf-âdet bağlamında da yenip yutulacak sözler değil. Dünyanın neresinde bir kulüp başkanı, takımını şampiyon yapan hocası hakkında böyle ileri geri konuşur bilemiyorum ama Fenerbahçe’de artık her türlü edep adap duvarı yıkılmıştır.
İşin asıl tehlike yönü de budur. Aziz Yıldırım’ın Şansal Büyüka ve Milliyet Spor Müdürü Tayfun Bayındır’a yaptığı açıklamalardan çıkan bir başka sonuç da Sarı - Lacivertli kulübün, artık futbolculara bağımlı bir kulüp olduğu gerçeğidir. Elbette, futbol takımının asıl unsuru, futbolcudur, ancak teknik ve idari kadroyu “bypass”layıp doğrudan başkana bağlı “topçu” grubunun başarılı olduğunu hiçbir tarih kitabında okumadım. Eğer futbolcular gerçekten başkanlarını arayıp, hocalarını “ispiyon”luyorlarsa, inanın Fenerbahçe’nin başına gelecek ilk “prensip sahibi” teknik direktör ama kanlı ama kansız bu grubu dağıtacaktır; ki haklıdır da! Yine sayın Başkan’ın lafı dönüp dolaştırıp Ersun Hoca’nın olduğu varsayılan “kadın arkadaşlarına” getirmesi, yine futbolculara yaptığı ve kamuoyuna sızan telefon görüşmesine dem vurması yenir yutulur cinsten değil. Öncelikle adı üstünde, “özel hayat”.
Hiç girmemesi gerekiyordu Başkan’ın bu topa. Çünkü adama sorarlar yarın öbür gün, “Sen sütten çıkmış ak kaşık mısın” diye. Üstelik 3 Temmuz sürecinde, telefonlarının dinlenmesinden ‘muzdarip’ birinin, gizli kayıt üzerinden edebiyat yapmasını yadırgadım! Neyse, birinin, - hâlâ - evlilik çatısı altında yaşayan başka biri için uluorta konuşması, en hafif ifadesi ile “çirkin”liktir...

***

Gelelim, Ersun Hoca’nın medyaya sızan ses kaydının teknik analizine. Öncelikle bu bir suç. T.C. Ceza Yasası’na göre kimse, kimseyi bilgisi dışında dinleyemez, kayıt edemez; hele bu iğrenç tabloyu kamuoyu ile paylaşamaz. Dün gece, eski TÜBİTAK kadrolarından bir dostuma yollattım kayıt örneğini. Öncelikle Ersun Hoca o konuşmada futbolcuları azarlıyor, kayıt yapan kişi futbolcu değil ve kayıt cihazı (muhtemelen akıllı telefon) hocanın 1.5, bilemediniz 2 metre sağında, solunda olan birinin elinde. Sizce, Ersun Hoca kendi kendini kayıt etmediyse soyunma odasında ona kim bu kadar yaklaşabilir? Ve yine bu kaydı, uçan kuştan haberi olan (ki Milliyet’teki haberde başkan her şeye hâkim gözüküyor) Yıldırım’dan gizli olarak kim kamuoyuna yansıtır? Kim mi? F.Bahçe bence “kayıt zanlısını” içinde, servisçiyi de yakın çevresinde arasın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 Nisan! 24 Nisan 2024
Yeni TFF Başkanı! 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları