Arif Kızılyalın

Müdahaleyi Sever!

06 Temmuz 2014 Pazar

TFF’nin Riva’daki Hasan Doğan Kamp ve Eğitim Merkezi’nin açılışından 1 gün önce AKP’nin kuruluşunda da rol oynayan eski DYP kadrolarından işadamı bir dostumuzla sohbet ediyorduk.
Söz döndü dolaştı cumhurbaşkanlığına soyunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal hayata, ekonomiye, spora müdahale merakına geldi.
Şaka yollu, “Neredeyse apartmana yönetici seçmeye kalksak ona da karışacak” dedi. Belli ki bir süre önce kopmuştu Erdoğan’dan. Çünkü devlet kademesinde özellikle de yürütmede, yargıda, “Ben yaptım oldu” sistemsizliğini kabullenememiş, hele 17 Aralık tapelerini içine hiç mi hiç sindirememişti.

***

Gerçekten de ‘her şeye hâkim olmak’, ‘denetimde tutmak’ gibi bir huyu var Sayın Başbakan’ın.
12 yıllık iktidarı süresince tüm devlet kurumlarına kendi ideolojisinden gelen isimleri atadı. O yetmedi, özel şirketleri, holdingleri, ‘Bize yakın-Bize uzak’ diye sınıflandırdı. Patronlara aba altından sopa gösterdi.
Gazetecileri ekmeğinden etti, TV’de görüş beyan eden yorumcuların sesini kıstırdı hatta işi ilerletip haber kuşağındaki altyazılara bile telefonla müdahale etti.
İnsanların kaç çocuk yapacağı, bekâr kadın ve erkeklerin aynı evde yaşayıp yaşayamayacağı, hangi saatlerde içki içilip içilemeyeceği konularındaki “Afganistan-vari” uygulamalarıyla da tavan yapacaktı Recep Tayyip Erdoğan’ın “gayrisiz hâkimiyet” merakı...
Ve elbette spor da ilgi alanındaydı Başbakan’ın. Ne de olsa top oynamıştı ve herkesten daha iyi bir spor kültürüne (!) sahipti; elbette onun dediği olacaktı. Bir iki eski futbolcu da, “Haklısınız efendim” deyince aldı sazı eline. Mesela F.Bahçe’nin kongresine, “Bizim adam niye o listeye gitti? Çıksın” türünde etkide bulunmak istemiş, oğlu Bilal’le liste tartışması bile yapmıştı.
Keza Türkiye Futbol Federasyonu’na koyduğu ambargoyu da 2007’den beri biliyoruz.
Yanılmıyorsam Erdoğan’a rağmen TFF Başkanı olan tek kişi Haluk Ulusoy’du, o da garip bir masa oyunuyla koltuğunu kaybetti. Bu süreçte sırasıyla rahmetli Hasan Doğan, Mahmut Özgener, M. Ali Aydınlar ve son olarak Yıldırım Demirören’in nasıl icazet alıp başkan olduğunu, yönetim listelerini seçimden bir gece önce Başbakanlık konutunda Erdoğan’a onaylattırdıklarını defalarca yazdık. Yine 60’a yakın ‘sözde’ özerk federasyonun başkanlık koltuğuna oturanların çoğunluğunun da Başbakan’ın onayı ile seçim kazandığını biliyoruz. Hatta, federasyonların yönetimlerinde o spor branşıyla ilgisi, alakası olmayan “Beyefendiye yakın” isimlerin varlığından söz ediliyor. Bu yetmezmiş gibi Suat Kılıç’ın spor bakanlığı süreci federasyonlara müdahalenin tavan yaptığı kara bir dönem oldu; spordan gelen kişiler 2. planda bırakılıp ziraat mühendisleri, hukukçular, polis okulu görevlileri Spor Genel Müdürlüğü’nde direksiyona oturdu; İstanbul başta olmak üzere tüm illerin müdürleri al aşağı edildi. Kılıç’ın, Başbakanlık konutundan gelen her öneriyi emir “kabul edip” kraldan çok kralcılığa soyunması, SGM’nin iş bilen kadrolarını küstürmesi de işin tuzu biberiydi.
Ve cuma günü her şeye karışma huyu TFF’nin tesis açılışında bir kez daha gözler önüne serildi. Galatasaray altyapısında oynayıp Ulusal Takım kadrolarında yer alan Berk Yıldız’ın kolundaki dövmelere takıldı Başbakan’ın gözü. Gençle sohbet etti, kanserden dem vurup “Sildir” telkininde bulundu. Ulusal Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’i de konuyla ilgili “takipçi” atadı. Birçok meslektaşımız, “Başbakan’dan babacan tavır, çocuğun sağlığını düşünüyor” diye düşünse de bu bir “özel yaşama müdahale”ydi. İşin kötüsü genç futbolcu adayını da zor durumda bıraktı Başbakan ve belki geleceğiyle oynadı Berk Yıldız’ın.
Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım, Başbakan’ın özel yaşama müdahale hakkı var mı yok mu? Bu kişi Cumhubaşkanı olursa aynı huyunu sürdürür mü sürdürmez mi?
Karar da, yorum da sizin!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce milli! 3 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları