Arzu Süzmen

1 Mayıs, 6 Mayıs, Deniz'in parkası ve günden kalanlar

06 Mayıs 2015 Çarşamba

1 Mayıs geride kaldı, günler geride kalır. Bak mesela, bugün günlerden 6 Mayıs. Günler geçer elbet, bir de günden kalanlar vardır.

1 Mayıs’tan geriye, Taksim’de şiddetin resmi kalır. Şiddetin resmi olur mu, olur.

Şiddetin resmi olarak, Taksim Meydanı’nda polis tarafından yaka paça gözaltına alınarak yere yatırılmış bir emekçiyi, ona destek olmak istercesine koklayan bir sokak köpeğinin görüntüsü kalır.

Aynı köpeğin tam bir sonraki karede, dostunun akibetine uğrayarak uğradığı tekmeli şiddet kalır.

Geriye, elinde karanfili ile meydana varmaya çalışırken baygınlık geçiren vatandaşın yarattığı hüzün kalır. Sahi karanfil ne zamandan beri böyle acı kokmaktadır?

Günden kalan, vicdanlarımıza nasıl anlatacağımızı bilemediğimiz anlardır. Anlar, anılara dönüşerek olduğu yerde kalır. Geçmez. Hiçbir yere gitmez.



Emeğin Giysisi: İşçi Tulumları

Moda akımları ise, zaman gibi geçer. O akımlara uygun giysiler ne kadar gösterişli olursa olsun, işçi tulumları kadar gerçek güç ve onuru bünyesinde barındıran başka bir giysi yoktur.

Kim var oluşunun sebebi olan onur ve emek kıyafeti içindeki bir insandan daha mutlu olabilir?

İşçi tulumları geleneksel şıklık anlayışı çerçevesinde değerlendirilmez belki, lakintasarımındaki rahatlık, kullanışlılık ve sadelik ile kendi içinde müthiş bir zarafet taşır.

Levi Strauss, 1940’lı yıllarda reklam kampanyalarında satış mesajlarını işçi tulumları üzerine kurmuş; 1993’de Gianni Versace, erkek koleksiyonunda işçilerin fiziksel gücüne gönderme yapan kıyafetleri podyuma taşımıştır.

Emeğin giysisi, 2015 yazında da gömlek veya tişört üzerine giyilen denim tulumlarla moda dünyasının ilham kaynaklarındandır.

 

1 Mayıs geçti diyelim, hemen ardından 6 Mayıs gelir. 6 Mayıs geçmez ama, olduğu yerde kalır.

Önce Deniz Gezmiş, ardından Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972’de idam edilir.

Üç fidanın vedasının ardından yaşanan acı o an öyle bir donar ki, her 6 Mayıs günü aynı şiddetle hissedilir.

Onurun resmi olarak, mahkemede Hakim Albay Ahmet Tetik yüzlerine buz gibi ölüm kararını okunurken hiç sarsılmadan, dimdik duran Deniz ile Yusuf kalır.

Günden geriye, hücrede ölümü bekleyen üç gencinavukat Orhan İzzet Kök’e vatan ile ilgili soruları, Hüseyinin Toprak ve Tarım Reformu Ön Tedbirler Yasa Tasarısını okuma talebi kalır; bilmek ister, bu tasarı köylüye nasıl yansıyacaktır.

Deniz’in En Sevdiği Giysisi: Parka

Geriye Deniz Gezmiş’in o çok sevdiği yakası kürklü, büyük cepli, haki renkli parkası kalır.

Hani idam gecesi nerede olduğunu sorup, babasına teslim edilmesini istediği o parka.

Hani, onun fikirlerini benimseyen, hayranlıkla karışık onun gibi olmak isteyen gençler tarafından benimsenip, Türk solunun sembolü olmuş o parka.

Hayır. Yıllar sonra ‘trend’ olup sokak modasında görülen değil, kimi online alışveriş sitelerinde ‘Deniz Gezmiş stili mont’ diye tanıtmaya cüret edilen değil, Türk Patent Enstitüsü’ne başvurulup ticarete alet edilmeye çalışılan değil, Deniz’in sevdiği o parka

Geriye kalan,Deniz Gezmiş’in: “Asılma günü gelip çatınca, o sevdiğim giysilerimi giyeceğim. Postallarımı, parkamı. Beyaz ölüm gömleğini giydirmek isteyecekler, giymeyeceğim. Kesin direneceğim ve giymeyeceğim. Öyle her zamanki gibi, eyleme gidiş tavrımla gideceğim darağacına. Bir devrimci ölüme böyle gider işte. Bayram yerine gider gibi...” sözleridir.

Günler geçer, 6 Mayıs geçmez. O anda, olduğu gibi, olduğu yerde, donar kalır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları