Bela ve akıl

03 Nisan 2011 Pazar

Bizden ve insanlık tarihinden bunun sayısız örneğini biliyoruz. Sokrates, Galileo, Bruno akla ilk gelen örneklerdendir. Bunlar akıllarıyla, görüşleriyle, buluşlarıyla insanlığın düşünce serüveninde çığır açmış kimselerdir. Sokrates ve Giordano Bruno “aykırı” görüşlerini yaşamlarıyla öderken, Galileo bu “ceza”dan kıl payı kurtuldu.

Bizim 19. ve 20. yüzyıllarımız, “akıllı” olmayı canlarını vererek ya da hapislerde, sürgünlerde ömür tüketerek ödeyenlerin örnekleriyle dolup taşar.

***

19. yy. Rus yazarı Aleksandr Sergeyeviç Griboyedov’un “Akıldan Bela” adlı ünlü oyununun dilimizde yeni bir çevirisi yayımlandı (İkaros Yayınları).

Yazımın girişinde akıllı olmanın getireceği olumsuzlukları sıralarken kötülük, bela, sıkıntı, keder, acı sözcüklerini birbiri ardına sırlayışım boşuna değil. Çünkü Rusça özgün netindeki “gore” sözcüğü bütün bu anlamları, daha da fazlasını içeriyor... Nitekim az önce göz attığım Rusça-Türkçe sözlükte, benim saydıklarım dışında, ıstırap, gam, tasa, üzüntü sözcükleri de yer alıyor. Dilimizdeki bu sözcüklerin Rusça’da “gore” dışında çok sayıda başka karşılıkları da var.

Belki de bütün dillerde bu kavramları karşılayan sözcükler; sevinç, mutluluk gibi kavramları karşılayanlardan çok daha fazla olmalı diye düşünmekten kendimi alamıyorum...

***

Aleksandr Sergeyeviç Griboyedov’un kendisi de akıllı olmayı canıyla ödemiş seçkin bir 19. yy. Rus aydını. Diplomat. Sayısız dil biliyor. Tahran’da Rusya büyük elçisiyken isyancılar onu katlettiğinde 34 yaşındadır. Fakat canını orada yitirmese, kendi ülkesinde I. Nikola’nın despotik yönetimi sırasında ömrü ya Sibirya sürgününde sona erer ya da Puşkin gibi bir komploya kurban giderdi.

Trajik ölümüyle ilgili olarak, kuşaktaşı Puşkin’in “Erzurum Yolculuğu”nda etkileyici bir bölüm vardır.

“İki öküz koşulubir kağnı, sarp yolda yokuş yukarı ilerliyordu. Birkaç Gürcü vardı arabanın çevresinde.

“Nereden geliyorsunuz?” diye sordum.

“Tahran’dan dediler.

“Ne götürüyorsunuz?

“Griboyedov’u.”

İran’da öldürülen Griboyedov’un Tiflis’e götürülen cesediydi bu.”

Yazının devamında Puşkin’in, kuşakdaşı ve arkadaşı Griboyedov’a ilişkin duygulu, düşündürücü satırları yer alıyor. “Akıldan Bela” yı ve “Erzurum Yolculuğu”ndan Griboyedov bölümünü birlikte okumak tamamlayıcı olur...

***

Bana Shakespeare’inkini anımsatan özlü ve akıcı bir manzum dille yazılmış “Akıldan Bela”nın konusu kısaca şöyle: Ülkesinden sıkılarak birkaç yıl yaşamını ülke dışında geçiren genç Çatski, dönüşünde Rusya’da her şeyi daha da kötüleşmiş bulur. Kabalık, cehalet, aptallık, dalkavukluk, çıkarcılık, ikbalperestlik, ikiyüzlülük, kitap ve aydınlanma düşmanlığı, sözüm ona “aristokrat” çevrenin başlıca özellikleri olmuştur. Daha kötüsü, çocukluk arkadaşı, sırılsıklam âşık olduğu Sofiya da bir başka ve değersiz genç adama âşıktır. Oyun boyunca Çatski’nin git gide artan umutsuzluğunu, kederini, isyanını ve çevresinde de anlayışsızlık, cehalet, kötülük çemberinin nasıl daralmakta olduğunu izleriz. Sonunda, onun eleştirileri karşısında bozguna uğrayan bu çevre, çözümü elbirliğiyle Çatski’yi deli ilan etmekte bulur. Zavallı genç adam, bu boğucu ortamdan kurtulmak için kendini yeniden Rusya’nın dışına atmaktan başka çare bulamaz...

Griboyedov’un oyunu dilimize Rusça’dan çevrilen ilk yazınsal yapıt olma özelliği taşıyor... (1883, çev. Mehmet Murat.) Bundan çok yıllar sonra, 1945’te Z. Akkoç ve Ş. S. çevirisi ile MEB Klasikleri arasında yer almış. Şimdi bir kez daha günümüz Türkçesinin özellikleri ve olanaklarıyla okur karşısında. (İkaros Yayınları, çevirenler Cenk Gündoğdu ve Engin Toprak.). Günümüz Türkiyesi koşullarında bu bahtsız ve seçkin yazarın yapıtını okumanın ve sahneye taşımanın tam zamanıdır... l

[email protected]

www.ataolbehramoglu.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kutsal dil olmaz 15 Mayıs 2024
Gencölmek 8 Mayıs 2024
Veteriner 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları