Aydın Engin

Bir Bebek Ölür, İnsanlık da...

03 Eylül 2014 Çarşamba

Ergin K. adlı okur bir mail yolladı. Şöyle yazmış:
“Ya IŞİD, ya Ezidiler... Durmadan onları yazıyorsun. RTE Çankaya’ya çıktı, Atatürk’ün koltuğunda oturuyor, senin umurunda değil. Senin gibi Cumhuriyet yazarı olmaz olsun...”
Eğer Ergin K. gibi düşünenlerdenseniz bu yazıyı tam burada bırakın ve bir başka meslektaşımın yazısına geçin.
Yok, okumaya devam ediyorsanız, yazıya ara verin ve Tırmık’ın içine gömülmüş fotoğrafa bir daha, bir daha bakın. Fotoğraf iki hafta önce, sınırın öte yakasında, Şengal Dağı’nda çekildi. Biri HDP milletvekili Faysal Sarıyıldız’a ulaştırdı. O da bana.
Orada IŞİD katillerinden kaçarken dağlarda susuzluktan ölen bebeklerini gömen ve ölen bebeklerinin ardından ağlayan genç ve yaşlı Ezidileri ve ölen bebekleri görüyorsunuz.
Belki bir yerlerde de yayımlanmıştır. Belki siz benden çok önce bu fotoğrafı görmüştünüz.
Hiç önemli değil. Bir kere daha bakın. Gözlerinizi ayırmadan bakın.
Bana gelince, günlerdir, Brüksel’de, dönüş uçağında, evde, gazetede o fotoğrafa bakıyorum ve...
Ve sahiden de o “Ezidi bebekler gerçeği” ile göz gözeyken Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkışı da umurumda değil, Avro-Dolar paritesindeki hareketlenmeler de, Merkez Bankası’nın faiz indirmesi ya da yükseltmesi de, konuşmasında “epistomoloji” terimini kullandığı için Ahmet Davutoğlu’nu “filozof” ilan edilen medya yalakaları da, hafta sonu başlayacak CHP Kurultayı da umurumda değil.
Şengal Dağı’nı aşıp Türkiye’ye sığınmaya çalışan ve sınır kapıları “Müslüman olmayan” bu kadim Ortadoğu kavmine kapatıldığı için, dağlardan, daracık geçitlerden, sınır telleri arasından geçmeye çabalayan Ezidiler, çorak, taş çölünü andıran dağ tepelerinde susuzluktan ölüp gitmiş bebeklerini gömdüler. Bir bebek değil, on değil, belki yüz, belki birkaç yüz...
Dağ tepelerinde susuzluktan, açlıktan ölen her bebekle insanlığın bir kerre, bin kerre daha öldüğünü unutmuş, belki de hiç kavramamış kara vicdanlılar ise seyirci olmayı, tanık olmayı bile reddedip günübirlik siyasetin çorak dehlizlerinde dolanmayı yeğlemekteler.
İsteseler o bebeklerin ölmeyebileceği olanaklara, donanımlara sahip iken sorunu “IŞİD ne zaman bizim topraklarımıza gelip eylem yapacak ve bunu nasıl önleyebiliriz” hesabına düşen ABD ve AB ise insanlık suçunun seyircileri değil, suçluları...
Cumhuriyet’ten kapı yoldaşım Çiğdem Toker, sınır boyunda sığınacak kucak arayan Ezidi göçüne tanıklık etti. Yazdıklarını okurken bir gazetecinin satırlarını mı, bir annenin çığlığını mı okudum bilmiyorum. Bağdat’ta, Kosova’da, Saraybosna’da, Afganistan’da çok acılara tanıklık etmiş bir gazeteciyim. Yüreğim nasır bağlamadı ama gözlerim ve bilincim epey alıştı. Hiç birinde Ezidilerin çaresizliği kadar yürek burkanını yaşamadım.
IŞİD gerçeğinde İslam en büyük düşmanını yaşıyor.
IŞİD ister istemez kendini değil İslamı sorgulatacak bir zihniyeti, bilincin derinlikleri kadar kan bulaşmış bir zihniyeti yansıtıyor ve kendi özüne yönelen bu kanlı saldırı karşısında İslam dünyası suskun.
Sormayalım mı?
Gazze için kolları sıvayan İHH, Ezidiler için herhangi bir kampanya(cık) düzenledi mi?
Suriye’de Baas rejiminden kaçanlar için art arda çadır-kentler, konteynırkentler kuran AKP yiğitleri Ezidiler için ne yapıyor?
İslami referansları ağır basan medyada IŞİD’den kaçan Ezidiler için ne okudunuz, ne seyrettiniz?
Yarın yine Ezidiler, yine IŞİD üstüne yazmak niyetindeyim.
Ergin K. ve benzerleri okur mu, okumaz mı umurumda değil...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları