Aydın Engin

Birinin hatıra defterinden…

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Bu Ahmet’i anlamıyorum. Ama sahiden anlamıyorum. Ya bana numara yapıyor, kafasının içinde başka planlar var ya da...
Ya da’sı bayağı kötü.
Koalisyon turları için “Âdet yerini bulsun, turlar olsun” demiştik. Ama önceki günkü Kılıçdaroğlu ziyaretinde ve sonrasındaki açıklamalarında hiç de öyle “Âdet yerini bulsun” havası yok. Sanki onlarla bir koalisyon kurup iktidarı paylaşmaya teşne, teşne değilse bile yatkın bir hali vardı.
N’oluyor?
Bunun anlamını bilmeyecek kadar saf mıyım sanıyor beni?
Ben renk vermiyor, yiğitliğe krem sürmüyorum. İlgilenmiyormuş gibi davranıyorum.
Nitekim onun CHP’nin genel müdürü ile şen şakrak, kırk yıllık dostmuş gibi görüştüğü günün akşamında ben de, bizim tayfadan sayılan TÜMSİAD’ın toplantısında konuştum. Yağıp gürledim. Lafımı esirgemedim. “Türkiye’nin büyük projelerini rafa kaldırma tartışmalarıyla başlayan bir koalisyon görüşmesi, karşısında herkesten önce beni bulur. Ne demek o ya? Ne demek o? Üçüncü havalimanını yaptırmayacaklarmış. Böyle bir mantık olabilir mi? Üçüncü köprüyü durduracaklarmış. Ne demek o?” diye kükredim.
Ama gelin bir de bana sorun. Ben öyle yağıp gürlerken için için “Bir koalisyon kurulursa bu dediklerimi yapmaya kalkarlarsa karşılarında beni bulur diyorum da bulurlarsa ne olur” diye sordum kendime. Valla açıkta söylemem ama bal gibi biliyorum ki elimden hemen hemen hiçbir şey gelmez. Yani bir koalisyon demek benim kolu kanadı kırık bir halde Külliye’mde oturup olsa olsa muhtarlara nutuk atmam demek.
Tamam, Ahmet’i çağırıp “Madem böyle, bozun hemen şu koalisyon denen belayı. Kasımda seçime hazırlanılsın” derim.
Ama dinler mi?
Dün olsa “Elbet dinleyecek. Başka ne yapabilir ki” derdim ama bugün durum hiç de parlak değil. İçimde bir his, kötü bir his, içimi kemiren bir his “Ya dinlemezse” diyor. Sahiden de dinlemeyebilir. Kendini sahiden başbakan sayabilir. Beni de eski cumhurbaşkanları gibi gerilere itebilir.
Aslında ben uzlaşmaz biri değilim. Nitekim TÜMSİAD toplantısında 3. köprü dedim, 3. havaalanı dedim. Ama Boğaz’a paralel ikinci boğazın, yani o çılgın projenin adını anlamadım. Yani koalisyon kurmaya kalkışanlara zeytin dalı uzattım. Ancak bunun bile farkına varamadılar, şükranlarını sunmadılar...
Mesele yalnız koalisyon değil ki.
7 Haziran’dan bu yana kazanlar kaynıyor, dün el pençe duranlar bugün dirsek göstermeye hazırlanıyor.
Baksanıza “İstikamet Suriye. Marş marş” der gibi oldum, bana çok sadık olduklarını sandığım askeriye kanadından estek köstek, armudun sapı var, üzümün çöpü var diye itirazlar geldi. Güya ben başkumandanım. Ben böyle başkumandanlığın... Neyse... Sonunda Suriye topraklarından vazgeçip bizim topraklarda bir askeri şeride fit olmak zorunda kaldım.
Bitmedi. Onu tayin edip, ötekini emekli edip, fırsatını getirip fırçalayıp ayar verip hallettim sandığım Anayasa Mahkemesi’ne ne demeli?
İşte baş düşmanım paralelcilerin dershanelerini kapatma kararımı iptal etti. Yani paralelcilerin kan damarını kesemedim. Oradan yeni kadrolar yetiştirecekler. Onları yarış atı gibi iyi hazırladıklarından sınavları kazanacaklar. Poliste, askeriyede, Hariciye’de, Dahiliye’de, Maliye’de, irsaliyede... (Yok olmadı. Son kelimeyi siliyorum. Kafiyeye kurban gittim).
Offff... Çok dertliyim çok.
Üstelik bu hatıra defterinden başka içimi dökecek kimse de yok. Varsa bile benim kimseye güvenim yok.
Ooffff offf!.. Of ki offf!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları