Aydın Engin

Kargo, e-posta, telefon sapıklarım

13 Mart 2016 Pazar

Berbat bir haftaydı. Anayasa Mahkemesi’ni iplemediğini ilan eden bir Cumhurbaşkanı bütün bir hafta yağdı, gürledi, bağırdı, böğürdü, “bağımsız yargı” dediği kuruma talimat verdi.
Berbat bir hafta başlıyor. Kürt illerinde henüz yıkılmamış bazı kent ve kasabaların neredeyse haritadan kazınmacasına yıkılacağını haber veren “operasyon duyuruları” art arda geldi. HDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldırmak üzere kollar sıvandı. Kürtlere “Size siyaset yasak, gidin dağa, dünyaya arpacığın tepesinden bakın” denmekte.
İç karartan bir haftaydı, iç karartan bir haftaya giriyoruz.
Tam da bu nedenle şu güzel olacağa benzeyen pazar gününde ne sizlerin içini karartmaya niyetim var, ne kendimin zaten kararmış içini daha da karartmaya.
“Pazar günleri hafif yazılar yazılmalı” diye öğütleyen meslek palavrası umurumda değil. Ama bu keyifli bir yazı yazmayı denememe de engel değil…
Keyifli dediysem benim için keyifli.
Peki, sizin için?
Valla, onu bilemeyeceğim. Okuyup siz karar verin…

***

Cumhuriyet’te 1992-2002 yılları arasında da çalıştım. O dönemde de benden ve yazdıklarımdan nefret eden ve bunu hastalıklı bir saplantıya dönüştürmüş, nefretlerini belli etmek için kolları sıvamış sapıklarım olmuştu.
Bir örnek vereyim:
Güney Ege’de bir ilçede ADD başkanı olduğunu özellikle vurgulayan bir emekli deniz albay her hafta bir faks yolluyordu. Çok düzgün bir el yazısıyla yazılmış faks tek satırlık bir cümle ile başlıyordu: Atatürkçü Cumhuriyet’imizi kirletiyorsun. Defol!..
Ondan sonrası sayfanın altına kadar birbirinden üç nokta ile ayrılmış “defol”larla sürüyordu. Her faksta ortalama 240-250 “Defol”.
“Albayım emekli; iş yok, güç yok, oturup öğretmeninin ceza verdiği ilkokul öğrencisi gibi her hafta 250 defol yazıp oyalanıyor” deyip gülüşüyorduk.
8-9 hafta kadar sürdü. Sonra anlaşılan emekli albay bıktı ki arkası kesildi…

***

Cumhuriyet’te yeniden yazmaya başladığım 2014 Ağustos’undan itibaren yeni sapıklarım oldu.
Biri Soma’dan bir hekimdi. Cumhuriyet’te yayımlanan Tırmık’ları özenle kesip biriktiriyor ve her hafta bir zarfa koyup kargo ile gazeteye yolluyordu. Yani Tırmık’ları bana iade ediyordu.
Baktım kurtuluş yok, gazetedeki posta kutularımıza, adımıza yollanmış kitap, broşür ve mektupları koyan arkadaştan, o “kargo sapığım”dan gelen zarfları kutuya koymamasını rica ettim. Koymuyor. Kargo sapığım hâlâ yolluyor mu, o yüzden bilemiyorum…

***

Bir de e-posta sapığım vardı. “Atatürkçü Cumhuriyet’te Atatürkçü olmadığım için çekip gitmemi” istiyor; gazetenin ekseninin kaydığına inanmış, ha bire beni ve gazetedeki benim gibileri (Ahmet İnsel, Nuray Mert vb.) Atatürkçülükten sapmakla suçlayan e-mektuplar döktürüyordu.
“Lütfen beni mail listenizden çıkarın” diye yazdım. Herif pişkin ve arsız. “Gazetede adının yanında e-mail adresin durduğu sürece kimse sana yazmamı engelleyemez” gibilerden bir cevap geldi ve taciz e-mektuplarına devam etti.
Dedim a, adam sahiden sapık ve nasıl kurtulacağımı da bilemiyorum.
Derken Gezi Direnişi’nin hınzır zekâlı fırlamalarından biri “Kolayı var Aydın Abi” dedi. Tuttu kısacık bir program yazdı ve benim Outlook programının içine (belki dışınadır, bildiğim işler değil) yerleştirdi. Dediğine göre o e-posta sapığımdan gelen her ileti bilgisayarım açık olduğu sürece anında aynı adrese otomatik olarak geri yollanıyormuş. Doğru olsa gerek, çünkü sapığımın e-mektuplarını yolladıysa bile artık görmüyorum. Bildiğim, sapığımın tacizinden kurtuldum.

***

Henüz kurtulmayı beceremediğim sapıklarımdan biri de “telefon sapığım”. Bir kadın. Nerden bulmuşsa cep numaramı ele geçirmiş; olur olmaz zamanlarda arıyor ve o gün ne yazmışsam o yazının “Atatürk’e karşı bir ihanet belgesi” olduğuna ilişkin uzunca bir vaaz veriyor ve kapatıyor. Onun aradığını fark edince dinlemeden kapatıyorum ama her zaman da fark edemiyorsunuz…
Şimdilerde telefon sapığıma karşı çare aramaktayım.
Hepinize keyifli bir pazar, bütün meslektaşlara sapıksız günler dilerim…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları