Aydın Engin

Lokumları yutun, Boğaziçi’ni boğun

25 Mart 2018 Pazar

Yıl milattan sonra 2018.
Bir ülkede… (Düzeltiyorum: Bu ülkede) “fetih, cihat, ganimet” terimleri yeniden dillere pelesenk oldu. İç sorunlarıyla, başkaldırıları ile boğuşan egemen bir ülkeye asker gönderildi. Gerekçesi ne olursa olsun, egemen bir ülkenin toprağı fethedildi. Fetihte öncü birlik olarak görevlendirilmiş selefi cihatçılar fethettikleri kasaba irisini yağmaladılar. Önce inkâr edildi.“Öyle bir şey yapmış olamazlar” filan dendi. Ardından resmi açıklama geldi: “Tekrarlanmaması için önlem alıyoruz” denildi. Zaten öyle yapılması lazımdı. Fethedilen yerde bir süreliğine yağmaya, ganimet paylaşımına izin verilir. Ardından fethedildiği için artık “vatan toprağı” sayılması gereken kentte, köyde, kırda, bayırda, çayırda Asya despotik devlet geleneği uyarınca nizam ve intizam yeniden kurulur. Yağma filan yasaklanır.
Örnek mi?

Milattan sonra 1453’te İstanbul fethedilmiştir. Hünkâr ferman eder; üç gün yağmaya izin verilir. Küffarın malıhelal kılınır. Üç gün sonra devlet “tamam bitti” der. Biter.
Örnek mi?
565 yıl sonra Suriye devletinin Afrin bölgesine sefer edilir. Afrin fethedilir.Öncü savaşçı ÖSO “yiğitleri” yağmaya girişir. Sonra önlem alınır, “Tamam bitti” denir. Biter.
Ancak fetih sevinci sürmektedir. Osmanlı ruhu, Osmanlının yıkılışından tastamam 100 yıl sonra yeniden canlanmıştır. Fetih zaferi Osmanlı ruhunu yüreklerinde yaşatanlarca kutsanır ve kutlanır. Hem de milattan sonra 2018’de fetihe itiraz edenlerin yuvalandığı yerlerden birinde, yerli ve milli olmadıklarına kuşku duyulmayacak kadar simgeleşmiş bir üniversitede (Medrese değil üniversite) “fetih lokumu” dağıtılır.
Milattan sonra 2018’de yaşatılmak istenen fetih töresine ve törenine itiraz edenlerle fetih kutlaması yapanlar arasında gerginlik yaşanır.
Hünkâr küplere biner. O günkü halka sesleniş törenindeki konuşmasını ağırlıklı olarak bu konuya ayırır. Kükrer:
“İstanbul’da bir üniversitede, adını söylemeyeyim zaten siz anlarsınız çıktılar orada imanlı yerli ve milli gençlik Afrin’le ilgili lokum dağıtıyordu. O gençlik burada lokum dağıtırken o komünist vatan haini gençler onların bu masalarını dağıtmaya yelteniyor. Bunlar terörist gençler. Bu terörist gençlerle ilgili her türlü çalışmayı yapıyoruz. Bunların eşkâllerini belirlemek suretiyle bu gençlere üniversitelerde okuma hakkı vermeyeceğiz…”
(Utanç verici bir anı belleğin derinliklerinden çıkar gelir. 2001’de İslamcı terör çetesi El Kaide’nin intihar savaşçıları kaçırdıkları uçaklarla New York’un ünlü “İkiz Kuleleri”ne çarpıp yerle bir ederler. Orta Anadolu’da bir yerlerde trenle yolculuk eden, suratının rabbiyesi kalmamış, yağ tulumu bir kadın lüpür lüpür sallanarak yolculara “İslamcı savaşçıların cihadı”nı kutlamak üzere baklava dağıtır.
Size utanmak kalır.)
Milattan sonra 2018’de ülkeler, halklar arasındaki sorunların silahla, askeri yöntemlerle çözülmesine itiraz edenler çıkar. İtirazları insanlığın uzun yürüyüşündeki kazanımlara yaslanmaktadır. Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirgesine, Avrupa Sözleşmesine, Paris Şartı’na, 1951 Cenevre Sözleşmesine. Kendi ülkelerinin de bu bildirgede, sözleşmede imzası olduğunu bildiklerinden bunu demokratik bir hak olarak görürler.
Hünkâr kükrer: “…Eşkâllerini belirlemek suretiyle bu gençlere üniversitelerde okuma hakkı vermeyeceğiz…”

***

Gazeteci bu konuda yazmak üzere masaya oturur ve bir türlü yazıya başlayamaz. Savaşa itiraz etmenin suç sayıldığı bir ülkede gazetecilik yapmaktadır. Korkar.
Sonra silkinir; kendine “Ben bu konuda düşündüklerimi yazamayacaksam ne diye bu mesleği yapıyorum” diye sorar ve “Bedel ödenecekse bedel öderim. Ama düşündüklerimi yazmaktan geri durmam” der.
Yazıya başlar...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları