Aydın Engin

Mesela Acun Karadağ...

21 Mayıs 2018 Pazartesi

O bir tarih öğretmeni. Adı Acun Karadağ. 2013’te “örgüt üyeliği” iddiası ile tutuklandı. Tekleyen kalbi ve kalp pilleri ile hapishanede altı ay kaldı.
İki gün önce Facebook’ta kısa bir paragraf yazdı.
“Bizi ihraç etmek için bahane yarattıkları 2013’teki örgüt üyeliği davasından biraz önce beraat ettim. 6 ay tutukluluk, kızımın dışarıda annesizliği, beni işsiz bırakmaları, kalbimin pili, düzenleri, kumpasları bir beraatle temizlenir sanıyorlar.Yarına kalacak, yanınıza kalmayacak.”
Bu kadar.
Bu kadar yalın.
Ben sosyal medyada rastladığım için Tırmık’a taşıdım. Biliyorum, o da biliyor, siz de biliyorsunuz, bu ülkede bugün binlerce, on binlerce, yüz bini aşkın Acun Karadağ var.
Üstelik bir örnek olarak Tırmık’ta aktarılan Acun Karadağ, kendisine yöneltilen acımasız intikam saldırısını görece hafif atlatanlardan.
Öyle ya, sadece altı ay tutuklu kalmış ve sonunda beraat etmiş. Belki tarih öğretmenliği yapamayacak ama semt pazarında limon satarak geçimini sağlayabilir. En azından şimdi ve şimdilik özgür.
Bilerek “Görece hafif” dedim.
Ama biliyorum, biliyor, biliyorsunuz, bu “görece hafif” işsizlik, aşsızlık demek, küçücük kızının küçücük yüreğinde altı ay annesiz kalmanın acıları, bilincinde onmaz yaralar demek.
Varın “görece ağır”ını siz düşünün...
Şu ya da bu nedenle, çoğu kez yalan, saçma, asılsız, o da olmazsa “gizli muhbir” denen aşağılık yaratıkların tanıklıkları(!) ile tutuklanmış, aylarca iddianame yazılmadan hapiste tutularak zaten “yargısız infaz”a uğratılmış, Reis’e tutsak olmuş yargı aygıtınca mahkûm edilmiş ya da duruşma araları ahlaksızca uzatılmış Acun Karadağ’lar ülkesiyiz.
Mesleğinizi ciddiye alıyor, hak ihlallerine duyarlı bir gazeteci olmaya çabalıyorsanız işiniz zor. Hangi birini sayfalarınıza taşıyacaksınız? Acun Karadağ’lardan hangisine yaşatılan haksızlıkları sergileyip, onların sesi olmaya çalışacaksınız? Acun Karadağ’lardan hangisinin haklı çığlığını okurlarınıza duyurabileceksiniz?
Adalet arayanların bir günde, evet sadece bir günde Cumhuriyet’e ulaşan çığlıklarına gazetede yer vermeye kalksanız, o gün Cumhuriyet’in 16 değil, 26 değil, belki 156 sayfa çıkması gerekecek...
Çaresizlik sizi kavurur, çaresizliğiniz öfkelere ebelik eder. Güya “deneyimli basın sanığı”, “deneyimli gazeteci” sayılırsınız. Oysa öfkenizin üstesinden gelip Reis’in savcılarının suç saymayacağı bir Tırmık yazmakta zorlanır, çok zorlanırsınız... Yutkunur, yazdığınız son cümleyi yutar, siler; ardından yazıyı yürütebilmek için “üç yıldız”a sığınırsınız.

***

I-ıh...
Üç yıldız da kesmedi.
Ben bu yazıyı suç işlemeden bitiremeyeceğim.
İyisi mi...
İyisi mi yazının devamını siz getirin. Ama içinizden getirin. Öyle tweet filan atmayın, Facebook’a yazmayın; durup dururken başınızı belaya sokmayın.
Muhbir troller pusuda, AK-Savcılar görev başında...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları