Aydın Engin

Paris Katili Ne Renk?

15 Mart 2015 Pazar

Gözünüzden kaçmamıştır, “Kozmik Oda”nın sırları, sırların kimlerin eline geçtiği tartışmaları yeniden alevlendi. Tartışmalar bizlere yeniden bellek tazeletti. Seferberlik Tetkik Kurulu denen, kimilerinin kontrgerilla diye adlandırmayı yeğlediği kara ünlü kuruluşun ülkede “milliyetçi, gerekirse tetikçi” çok sayıda elemanı, gerektiğinde kullanmak üzere eli altında bulundurduğu, onları da siyah, beyaz, yeşil, turuncu olarak sınıflandırdığı, bunların pek çok faili meçhul cinayette parmağı olduğu yeniden yazılıp çizilmekte.
Bu renklerin ne anlama geldiğini; “en katili”nin hangi renk grubunda yer aldığını bilmiyorum, bilmiyorsunuz; bilenler de konuşmuyor. Ama var oldukları artık ayan beyan. Ben bile rengini bilmesem de bu uğursuzların birkaçının adını yüzde yüze yakın bir isabetle sayabilirim... (“Haydi say bakalım” demeyin. Saymam. Korkarım).
Şimdi eğer henüz okumadıysanız, bu Tırmık’ı okumaya ara verin bizim “karanlık işler” habercisi Ahmet Şık’ın bugün yayımladığımız “Kandil söyleşisi”ni dikkatle okuyun. Söyleşi sizi Paris’e de götürecek. Hani iki yıl önce, 9 Ocak 2013’te Paris’te bir profesyonelin elinden çıktığı kuşku götürmez cinayete; PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ve Gençlik Hareketi üyesi Leyla Söylemez’in öldürülmelerine...
Götürecek ve orada kalacak...
Cinayetin üstünden tastamam 26 ay 6 gün geçti. Katil Ömer Güney yakalandı ve tutuklandı. Ömer Güney’le ilgili bir dizi ilişki, bilgi, belge açığa çıktı, eski eşinin “Ömer’in karanlık örgüt ilişkileri nedeniyle” boşandıklarına ilişkin açıklaması, Ömer Güney gibi işsiz güçsüz birinin evinde 45 takım elbise, 5-6 farklı telefon bulunduğu, ailesinin PKK ilişkilerini anlamlandıramayıp “Türk hatta Türkoğlutürktür bizim oğlumuz” dedikleri, Paris’te aynı evi paylaştığı Kürt arkadaşlarının ise ondan “Gerillacılığa sempatisi vardı. Kendisini PKK hareketine adamak istiyordu. Sık sık, ben sizden daha iyi Kürt’üm” diye söz ettikleri gibi bir dizi bilgi, ifade ve tanıklık soruşturma dosyasına girdi.
Peki sonra?
Sonrası yok. O kadar...
Ömer Güney tutuklu. Çok deneyimli bir gizli servise sahip olmakla övünen, sorgulama tekniklerinin en gelişkinlerini kullanabildiği söylenen Fransız polisi, savcı ve sorgu yargıcı hemen hemen bütün kanıtları elde edilmiş bu cinayeti aydınlatıp katili yargıç karşısına çıkaramadı.
Acaba neden?
Öyle ya bu kadar bilgi ve kanıt elinde olsa bizim semt karakolunun polisleri bile çoktan dosyayı tamamlar, fezlekesini yazar, savcının önüne koyar; savcı da iddianamesini yazıp katili yargıcın karşısına dikerdi.
Acaba Charlie Hebdo saldırısının katillerini birkaç saat içinde saptayıp, izini sürüp, iki gün içinde bir binada kıstırıp, “ölü ele geçiren” Fransız polisinin, gizli servisinin ve savcısının bu konuda 26 ay 6 gündür tek adım atmamasının bilmediğimiz bir sebebi mi var?
Dahası siyasal eğilimleri ne olursa olsun resmen bu ülkenin yurttaşları olan üç Kürt kadının öldürülmeleriyle ilgili Türkiye’nin adeta kılını kıpırdatmaması, Fransa’ya karşı diplomatik baskı dahil herhangi bir girişimde bulunmaması nasıl açıklanacak? Sakın “Girişimde bulunduk, bulunmaya devam da ediyoruz” yollu bir açıklama ile bize cevap verilmesin. “Mış gibi yapmak”la “yapmak” arasında ciddi bir fark vardır.
Unutmayalım ki Paris’teki cinayet(ler), “Habur krizi” ve “Oslo görüşmelerinin tutanaklarının yayımlanması” yüzünden kesilen barış sürecinin yeniden başladığının ilan edildiği 3 Ocak 2013’ten sadece 6 gün sonra işlendi.
Buna rastlantı denebilir mi? Denirse buna kargalar bile gülmez mi?
Şimdi gel de sorma: Ömer Güney denen karanlık ve kanlı genç acaba ne renk?
Siyah, beyaz, yeşil, turuncu?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları