Ayşe Emel Mesci

İnsanlığın beşinci çağı

16 Ocak 2023 Pazartesi

Herodotos tarafından “Homeros’tan sonra Yunan ilkçağının en büyük ozanıdır” diye nitelenen Hesiodos’un İşler ve Günler adlı yapıtında (çev. Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi) yer alan çok ilginç bir bölümün başlığı “Soylar Efsanesi”dir. Bu efsanenin konusu şöyle özetlenebilir; insanlığın ortaya çıkışından beri beş çağ yaşanmış, beş farklı insan soyu birbirini izlemiştir: Altın soyu, gümüş soyu, tunç soyu, kahramanlar kuşağı, demir soyu. Mitin yapısı içinde madenlerle eşleştirilmiş dört soyun arasına farklı bir kategori gibi sokulan “kahramanlar çağı”ndan sonra gelen demir soyunu Hesiodos şöyle anlatır: “İnsanoğlunun beşinci soyuna gelince,/ Keşke o soydakilerden biri olmasaydım ben,/ Keşke daha önce ölseydim ya da daha doğmasaydım!/ Çünkü bu beşinci soy demir soyudur./ Onlar gündüzleri didinir ezilirler,/ Geceleri kıvranır dururlar/ Tanrıların yolladığı türlü dertlerle.”

Ne ilginçtir ki Orta Amerika’da yüzlerce yıl sürmüş bir uygarlık kuran Mayalar’ın mitolojisinde de evrensel tarih çok uzun süren ve her biri tufan benzeri yıkımlarla sona eren dört çağ halinde sınıflandırılmış, kendilerinin içinde bulundukları çağ ise “beşinci çağ” olarak nitelendirilmiştir.

Benzer çağ döngüleri Hindistan’dan İskandinavya’ya kadar dünyanın pek çok başka yerinde de karşımıza çıkar.

GÜNÜMÜZDEKİ DÖNGÜ

 Döngüsel zaman algısının insan bilincindeki sonucu olarak da değerlendirilebilecek bu kadim ve küresel ortak anlayış, günümüzde de insanı düşündürüyor. Pek çok yorumcu 21. yüzyılın ilk çeyreği tamamlanırken dünya çapında gözlemlenen işaretlerin, kapitalizmin 19. yüzyılda inanılmaz bir ivme kazanan küreselleşmesinden 20. yüzyıldaki büyük yıkımlara doğru ilerleyen süreci hatırlattığını yazıyor, söylüyor. Bir döngü içindeyiz sanki.

İnsanlık 20. yüzyılda bu döngüyü kırmak, “demir çağı”ndan kurtulmak için Hesiodos’un “kahramanlar kuşağı”nı çağrıştıran denemeler de yaptı. Kapitalizmin alternatifi olma iddiasındaki sosyalist rejimler kuruldu, ulusal kurtuluş hareketleri Küba’dan Vietnam’a, Afrika’ya kadar tüm dünyada kazandıkları zaferlerle emperyalizmi gerilettiler, Batı’da “sosyal devlet” hiç olmadığı kadar güç kazandı, 68 dalgası yaşandı. Sonra alternatif gibi gözüken bu “paralel süreç” kendi döngüsünü yaratıp “demir çağı” içinde tıkandı kaldı. Gezegenimiz, daha doğrusu insanlık tekrar başa sarma noktasına geldi.

20. yüzyılın ilk çeyreğinin en parlak ve en beklenmedik ulusal kurtuluş mücadelesinin başarıyla sonuçlanıp laik bir Cumhuriyetle taçlandırıldığı ülkemizdeki durum da bunu düşündürmüyor mu? Yüzyıl öncesinde kaldığını düşündüğümüz hilafet tartışması bile günümüzde neredeyse sıradan bir olay haline gelmedi mi?

DÖNGÜYÜ KIRMAK

Döngüyü kırmanın mutlaka bir yolunu bulmak ve bunu güncel siyasetle, güncel kültürel saflaşmalarla sınırlı görmemek gerekiyor. Sadece bizim için değil, tüm insanlık için geçerli varoluşsal bir sorun söz konusu.

Hesiodos’un demir soyundan sonra, adalet egemen kılınmazsa insanlığın başına gelecekler için uyarısı binyılların ötesinden sesleniyor bugüne: “O zaman ak saçlı insanlar soyu gelecek. (...) Ne yeminin değeri kalacak, ne doğrunun, ne iyinin,/ Yalnız kötülere, azgınlara gidecek saygıları,/ Hak güçlünün olacak yalnız, vicdan kalmayacak./ Kötü insan saldıracak iyi insana,/ Yalana dolana kaçıp, antlarını çiğneyecekler,/ Zavallı insanların ayaklarına dolanacak/ Kıskançlığın kem gözleri, kem dilleri.”

Yoksa “beşinci çağ” çoktan sona erdi de bu son tükeniş evresine mi girdik? Döngüyü kırmak hâlâ mümkün mü?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dünya bir sahnedir 1 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları