Bağış Erten

Banal gerçeklik

07 Mart 2018 Çarşamba

Fiorentina takımının kaptanı Davide Astori 31 yaşında bir otel odasında öldü. Milli takımın gediklisi değildi, takımının en iyisi de değildi. Ama çok saygın bir karakterdi. Bütün dünya hüzne boğuldu. Futbolcu arkadaşları onun anısına saygı gösteren içli paylaşımlar yaptılar. Guardian gazetesinde böyle travmaların hayatın akışını nasıl durdurduğuna dair nefis bir yazı çıktı. Fikstürün en cafcaflı haftasında futbolun önemsizliğini fark etmek… Ajanslar Astori’nin ölüm nedenini kalp krizi diye açıkladılar. Bizde de bol bol konu edildi. Önce ‘esrarlı ölüm’ dedik. Sonra da savcılık soruşturmasıyla meraklandık. Oysa “Kalp krizi deniyor ama usulen otopsi yapacağız” diyordu savcı. Ama bizim en çok satan gazetelerimiz işin dramını görmek yerine bunu bir polisiyeye çevirmek için attılar başlıkları. Yeter ki tık gelsin. Philip Kerr detektif romanlarının ünlü isimlerinden. Nazi Almanyası döneminde gizemli vakaları çözen Bernie Günther’in yaratıcısı. Kurgusu kadar, atmosferiyle de dikkat çeken kitaplar bunlar. Nazileri iktidara taşıyan meş’um Parlamento Yangını’ndan giriyorsunuz, Goebbels-Göring rekabetinden çıkıyorsunuz.

Polisiye futbol dizisi
Kerr’in bir de futbol polisiye dizisi var. Büyük bir maçtan bir gece önce Chelsea’ye tekabül eden (başkanları zengin bir Rus olan) London City kulübünün stadyumunda, ceza sahasının ortasına bir mezar kazılıyor. Bir gün sonra da takımın teknik direktörü (o da Mourinho göndermesi) öldürülüyor. İşin içinden çıkacak olan kahramanımız ise yardımcı antrenör Scott Manson. Üç kitaplık bir seri bu. Bernie Günther dizisi gibi nefis değil. Ama futbolu sevenlerin bayılacağına eminim.
Pera Palace Jumeirah Polisiye Festivali sayesinde geçen sene denk gelmiştim kendisine. Futbol ve polisiye konuştuk. “Bence teknik adamlar önce Turgenyev’in Babalar ve Oğulları’nı okumalı” dedi. Ama polisiyenin futbola daha çok benzediğini de söyledi. Minik minik noktalar çizmek, sonra onları birleştirmek, ince ince her ayrıntıyı düşünmek ikisinin ortak noktaları. “Ama” diyor Kerr, “Bazen futbol hayal gücünün ötesine geçiyor. Geçen seneki pedofili tartışması, otel odasında yolsuzluk sırasında basılan FIFA yetkilileri. Bunlar polisiyeyi aşar.” Ve en güzel yorumu: “Futbolcular roman kahramanları gibi. Balotelli gibi bir ‘kötü adam’ı kim kaybetmiş ki biz bulalım. Misal, Thierry Henry de kesin dedektif kumaşı var.”

Bizde olur mu?
Futbol polisiyesi meselesi bir tek Kerr’in keşfettiği bir şey değil. Angelepoulos’un Sonsuzluk ve Bir Gün filminin senaristi Petros Markaris de spor ve polisiye ilişkisini sevenlerden. Behzat Ç’yi andıran harika karakteri Komiser Haritos Atina sokaklarında vaka çözerken spor dünyasına da denk geliyor. Kitapların birinde kulüp yolsuzlukları yan rolde, diğerinde Atina’nın Olimpiyat hazırlıkları. Tesis adı altında yapılan yolsuzluklar, kulüpler üzerinden dönen üçkağıtlar vs. Zevkle okuyor, hayranlıkla izliyorsunuz.
Gencecik bir futbolcu olarak Davide Astori’nin kısa süren gerçek hayatından trajik bir polisiye çıkar mı, bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Türk futbolundan polisiye kolay kolay çıkmaz. Çünkü edebiyatın matematiğe en fazla yakınlaştığı alan olan polisiyeler, insanı aptal yerine koyan bizim vakalardan bir malzeme çıkaramaz.
Aykut Kocaman taçlarının çalındığından şikâyetçi. Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş kendisine laf eden bir Trabzonspor taraftarını Fenerbahçeli olmakla itham ediyor. Geçenlerde, Türkiye Altyapı Direktörü Tolunay Kafkas’ın bir vakitler bir basın toplantısında ‘ne bakıyon’ diye bir basın mensubunun üzerine yürürkenki videosuna denk geldim. İzledikten sonra YouTube bana Fatih Terim’den bir şeyler önerdi. Milli Takım’ın eski kaptanlarından biri bininci kez aynı gerekçelerle oyundan atılıyor. Diğer kaptanları hep gergin, tam gergin.
Memleket futbolundan polisiye çıkmaz. Banal gerçeklik kurguya izin vermiyor.    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları