Bağış Erten

Hakemin kararı mı tartışmalı, niyeti mi?

30 Eylül 2015 Çarşamba

Futbolda bir haftayı daha hakemleri tartışarak geçirdik sayın seyirciler. Gene takımlarımıza kıydılar. Gene emeklerimizi çaldılar. Gene haksızlık yarattılar, kahrettiler, çileden çıkarttılar... Zaten bu hakemlerin hepimize düşman olduğu da ortada. Ama bu sefer azıttılar. O yüzden işte bugüne dek hakemler hakkında konuşmamış herkes konuşmaya başladı. Hak etmesek olmazdı. Hak ettik, oldu.
İşin gırgırı bir yana bu sezon futbolumuzun akut hastalıkları semptomlarını erken göstermeye başladı. Teknik direktör kovmaları, başkanların ‘masaya vuran’ konuşmaları, ‘buramıza geldi’ler ve hakemler, hakemler, hakemler... Ligin her daim güzel futbol vaat eden derbisi oynanmış, nefis bir mücadele sonunda Beşiktaş uzun bir aradan sonra derbi kazanmış. Ama biz gene maçı değil aynı şeyleri konuşuyoruz. En çok Şenol Güneş ve öğrencilerine haksızlık değil mi bu?

Zücaciyedeki fil misali
Evet, Türkiye’de, tıpkı dünyada da olduğu gibi, pek çok defa hakemler maçın kaderini etkiliyor. Ama bununla baş etmeyi artık öğrenmeliyiz. Nasıl yapacağımız da belli aslında: Niyetle değil hatayla uğraşarak. Kötü hakemliği doğru tanımlayarak...
Örnekle açıklayalım. Bu haftaya damga vuran iki hakemlik performansı izledik. Birisi Halis Özkahya, diğeri Deniz Çoban. Sorsanız hangisi daha net etkiledi diye, pozisyonları izleyen herkes Deniz Çoban der. Son dakikada haksız bir penaltı ve gol. Kasımpaşa’nın iki puanı gitti. Oysa Özkahya daha fazla hata yaptı. Zücaciyedeki fil misali haksızlıkta sınır tanımadı. Ofsayttan goller, verilmeyen kırmızılar, yanlış takdirler... Ama maçın skorunu o mu belirledi? Pek sayılmaz. Sonuçta Fenerbahçe’nin maçı çevirmek için zamanı ve imkânı vardı, yapamadılar. Ama Özkahya daha çok tepki çekti. Sadece derbi olduğu için de değil üstelik.

Paranoya ve komplo teorileri
Çünkü sorun hakemlerin skoru etkilemesi değil sadece. Futbolseveri çileden çıkaran şey hatalar değil. Müphem niyetler, verilen kararların samimiyetinden duyulan şüpheler... Hata olur. Rıza Çalımbay ne güzel teselli etti Deniz Çoban’ı. Hepimiz yapıyoruz. Fakat iş niyet okumasına geçtiği anda şüphe bulutları, paranoya, komplo teorileri pörtlüyor. Asıl sorun bu. Eğer “Halis Özkahya Ersan’ı atamadı, çünkü daha önceki maçlarda Beşiktaşlılara hep kırmızı kart çıkarıyordu, bunun altında ezildi” diye düşünüyorsanız, bu görüş genel bir kanaate evriliyor ve yayıncı kuruluş tarafından görüntülerle anlatılıyorsa işte asıl tehlikeli tartışma başladı demektir.

Hata olur, niyet olmaz
Hatayla mücadele edersiniz. Niyetle edemezsiniz. Hatalar düzeltilebilecek şeylerdir ve toparlanır; oysa önyargılar, kanaatler kolay kolay değişmez. Memlekette hakemlik işlerini konuşan herkesin düşünmesi gereken asıl sorun bu. Kötü hakemlik insanı üzer, hayal kırıklığına uğratır; ama hâl yolu vardır, yürekleri soğutacak bir şey bulunur. Ama önyargılı hakemlik insanı öfkelendirir ve kinlendirir.
“Halis Özkahya da Deniz Çoban da kötü maç yönetti” cümlesinin ötesine geçmek, tehlikeli alana girmek demektir. MHK ve federasyon olarak bunun sınırını çizmek en önemlisi. Atamaları yaparken de, hakemleri değerlendirirken de önce buna bakmak lazım. O açıklamalardan sonra kim hâlâ kızgın ki Deniz Çoban’a! İşte ayrım bu.

Vur kır parçala kazan!
Her hafta dirsek dirseğe mücadele, her hafta bir öfke seli, her hafta bir şiddet patlaması... Ligimiz bu sezon gerginlik mevsimini erken açtı. Kırmızı kart sayısı geçen sezona göre yüzde 30 artmış durumda. Gerginiz, sinirliyiz. Geçenlerde Banu Yelkovan güzel bir espri yaptı: Asıl rugby bizim aradığımız spor olmasın! Malumunuz mu bilmiyorum, bütün dünyayı kasıp kavuran bir turnuva başladı geçenlerde. Rugby Dünya Kupası. Evet, bizim topraklara yabancı ama belki de tam aradığımız spor. Vur kır parçala bu maçı kazan düsturunun tillahı.
Şaka bir yana biz pek ilgilenmiyoruz ama (gerçi Tivibu sağolsun bu sene biz de izleyebiliyoruz) ama gerçekten dünya yıkılıyor. Düşünün Rugby World Cup’ın biletlerinin yüzde 95’i satılmış durumda. Yeni Wembley’de üst üste iki kez seyirci rekoru kırıldı. Önce Yeni Zelanda- Arjantin maçına 89 bin 19 taraftar geldi. Ardından İrlanda-Romanya maçına 89 bin 267 kişi gitti. Yani Ragby Dünya Kupası tarihinin en çok izlenen maçı bir İrlanda- Romanya karşılaşması. Hayır ne İrlanda ne de Romanya bu sporun efsane ülkesi. Bu kupada yarı finali görmüşlükleri bile yok. TV başında da durum farklı değil. ITV’nin verilerine göre ilk sekiz maçı 3.2 milyon kişi izlemiş. Düşünün en pahalı final bileti tam 715 sterlin.

Kıtalararası rekabet
Peki neden bu kadar ilgi gösteriyorlar? Bu sporu anlatan çok ünlü bir klişe var: Futbol holiganlar tarafından oynanan centilmen oyunu, rugby ise centilmenler tarafından oynanan holigan oyunu. Hakikaten özellikle Büyük Britanya ülkelerinde özellikle orta ve üst sınıflar arasında çok yaygın.
Ama asıl güzel yanı ise şu: Rekabetin bu kadar kıtalararası paylaşıldığı çok az spor var. Yeni Zelanda da var işin içinde, Güney Afrika da, Arjantin de, Romanya da, Japonya da. İki kez üst üste kupayı kazanan yok. Üstelik yeni refah bölünmesine göre daha fakir olan dünyanın güneyi altı kez kazanmış, zengin kuzey ise bir kez.
Eğer, biraz olsun ilginiz varsa bu fırsatı kaçırmayın. Dört senede bir geliyor Rugby Dünya Kupası ve bu kadar didişmeyi Misakı Milli sınırları içinde bile bulamazsınız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları