Bağış Erten

Şaka mı bu?

06 Ocak 2016 Çarşamba

Ve ara transfer sezonu açıldı. Yine boy boy haberlerle karşınızdayız sevgili okur. Gazetelerden öğrendiğimize göre Fenerbahçe Falcao’yla ilgileniyormuş. Kiralık olacakmış. Monaco’ya 3 milyon Avro ödeyeceklermiş. Falcao’ya ise 1.5 yıllığına 7.5 milyon. Galatasaray ise sırasıyla bombaları patlatmaya başlamış bile. Donk’a 2.5 milyon Avro vermişler. Adebayor mu, Immobile mi karar verememişler. Devamı da varmış. En az 5-6 oyuncu gelecekmiş. Beşiktaş nokta transferi hedefliyormuş ama üç tane falan takviye gerekiyormuş. Bunlardan biri Altınordu’nun 6 milyon bedel biçilen genç yeteneği Çağdaş’mış. 6 milyon! Trabzonspor ise her zamanki gibi büyük düşünüyormuş. Malum sezonun en çok para harcayan takımlarından biri Bordo-Mavililer, ama yetmezmiş. Leicester’a 9 milyona giden Kramaric’i gözlerine kestirmişler. Bunun daha Gaziantepspor’u var, Bursaspor’u var, Eskişehir’i var. Sonuçta market açıldı, iştah büyük, paralar saçılmaya hazır. Hangi paralar?!!

Şaşkına dönüyorum
Açık ve net konuşayım. Ben şaşkına dönüyorum bu haberleri görünce. Fenerbahçe’nin daha yeni UEFA Finansal Fairplay kuralları gereği gelirlerine el konmadı mı? Bu kararı kaldırana dek akla karayı seçmediler mi? Herkes Galatasaray’a sezon sonunda gelecek olan muhtemel transfer yasağını konuşmuyor mu? Beşiktaş Feda’lardan buralara gelmedi mi? Trabzonspor’un “adamlığıyla ünlü” eski başkanı nereden geldiği belli olmayan milyonlarca avroyu savurup durduğu için seçimde rezil olmadı mı? Pek çok kulüp borç yükü altında ezim ezim ezilmiyor mu, hepsi vergi borcundan yırtmak için bin takla atmıyor mu? Üstelik Bursa, Es-Es, Gaziantep bu ligin en çok oyuncu satan, bu konuda en çok gelire sahip kulüpleriyken bu hallere düşmediler mi? Şaka mı bu?

Tehlikenin farkında mısınız?
Giderek sinirlenip Hıncal Uluç-Ahmet Çakar moduna geçiyorum bakın. Ya siz tehlikenin farkında değil misiniz hakikaten? Hep böyleydi diyerek geçecek bir durum kalmadı artık. Ey kulüpler, UEFA kuralları ciddi şekilde uygularsa bu sezon sonunda sadece birkaçınız Avrupa kupalarına gidebilir durumda olacak. Çok yakında sadece borçsuz olmak Avrupa kupalarının kapısını açacak. Borsada, orada burada kote olan bu kulüplerin artık yorgan morgan hak getire, ayaklarını uzatacak bir örtüleri bile kalmadı!
Böyle bir şey olabilir mi? Bir sezonda kaç teknik adamla çalışılır rekorları kırılsın. Olmadık transferlerin peşinde koşulsun. Her gün yeni bir har vurup harman savurma projesi yaratılsın. Biz de bakalım öyle mi? Tabii bu iyi ihtimal. Kötü niyet, yolsuzluk, kara para falan gibi konulara girmeyelim. Nasıl oluyor da bu kulüplerin bazılarının onca transfer geliri elde edip bu hâle düştüklerini sormayalım, yolsuzluktan hapse düşen yönetici, başkanları anmayalım.
Merak ediyorum bıçak kemiğe dayandı deyiminin bu kadar net kaç karşılığı var acaba? CIES verilerine göre Avrupa’nın en yaşlı liglerinden biriyiz. Her sezon kulüp başına 12-13 oyuncu transferi yapıyoruz, yani her sezonu yeniden kuruyoruz. Sanırım, Avrupa’nın en fazla teknik adam değiştiren ligiyiz. Kulüplerin kendi yetiştirdiğini oynatma klasmanında takım başına bir oyuncu düşmüyor. Tribünlerin doluluk oranında 75 milyonluk nüfusla ilk 15’e zor giriyoruz. En iyi üçüncü olup 2016’ya gittik diye zil takıp oynuyoruz. Yani seyirci yok, para yok, başarı yok, zemin yok, altyapı yok. Ama harcamada da sınır yok! Olacak şey mi? Buna el atmak için şimdi değilse ne zaman harekete geçeceksiniz ey yetkililer?

Sen Werder Bremen’sin büyük düşün!
Werder Bremen’i bilirsiniz. Birkaç sene öncesine dek, Otto Rehhagel, Thomas Schaaf’la birlikte son 30 yılda ligin de, Avrupa’nın da tozunu atmışlardı. Artık atamıyorlar. Son 5-6 sezondur adeta dökülüyorlar. Bir önceki sezon ise neredeyse düşüyorlardı; 14. olabildiler. Bu sezon da 16. sırada kapattılar ilk yarıyı.
Yani ortada ciddi bir kötüye gidiş var Bremen Mızıkacıları’nda, ya da yerel hitapla Die Werderaner’larda. Böyle köklü bir kulüp için bu durum, hele de Almanya’da, çok alışık olduğumuz bir şey değil. Moritz Rinke’ye sordum durumu. Moritz Almanya’nın önde gelen edebiyatçılarından biri değil sadece. Kendisi Werder Bremen’in resmi elçisi. İlginç bir hikâye anlattı.
Bundan kısa bir süre önce bir kriz toplantısı düzenliyor Werder Bremen. Kimlerle? Son üç teknik adam, son iki başkan, Frank Baumann gibi eski efsanevi futbolcular, finansal paydaşlar, kulüp yönetimi, sportif direktör Wili Lemke, kulüp elçileri (ki biri Moritz, diğeri Alman siyaset tarihinin en önemli figürlerinden Willy Brandt’ın oğlu aktör Matthias Brandt). Dertleri ortak: Kulübü bu durumdan nasıl kurtarırız? Beş kuruş borcu yok Werder Bremen’in. Hiçbir yönetimsel sorunu yok. Yeni statlarını yapıyorlar. Ama sahadaki sonuçlar kötü. Kadroya birkaç takviyeyle bir şeyler yaparız diye yola devam etmek yerine oturuyorlar, konuşuyorlar. Soruları da şu: Kredi alıp büyük mü oynayalım? Yoksa bu kulübün tarihsel olarak kimliği olan “orta sınıflığı” bozmayalım mı? Sonuçta stat yapımı için her sene milyonlarca avro para çıkıyor kasadan. Parasal sıkıntı her an çıkabilir. Küçük gruplara bölünüyorlar. Gün boyu tartışıyorlar ve şöyle bir öneri geliyor. Ortalamaya mahkûm kalarak bir yere varamıyoruz. Büyük oynayalım. Biz “vasatın büyük başarılar alması mümkündür”e oynayalım. Az bir kredi çekelim. Takviye yapalım. Direktör Lemke itiraz ediyor. Kim bu Lemke? Eski Alman Sosyal Demokrat Parti senatörü ve Birleşmiş Milletler Barış ve Kalkınma için Spor Kurulu özel danışmanı. “Biz ortalama bir kulübüz ve bu dengeyi bozamayız” diyor. Başta efsane teknik direktör Schaaf olmak üzere itirazlar yükseliyor: “Büyüyebiliriz.” Lemke ayrılma noktasına geliyor. Ama yapacak bir şey yok. Moritz kaygıyla anlatıyor: “Bir şeyler yapmamız şarttı. Böyle gitmezdi. Öyle flaş transferler falan gerekmiyor. Takımı taşıyacak 3-5 isim yeter. Hem stat yaparken hem de bu durumdayken denk bütçe zor iş. Krediyi alırız öderiz, değil mi?” Ödersiniz Moritz’çim. Siz ödersiniz. Bu kadar düşünüp taşınıp, plan yapıp, doğru insanlara sorup, doğru hamleleri böyle bulursanız ödersiniz tabii. Ödeyemeyen biziz. Ama harcama konusunda danışmak isterseniz dükkân sizin. Paranız yoksa İlhan Cavcav size “adam harcamanın” kralını öğretir!
Bu hikâyeyi neden mi anlatıyorum? Yan tarafı okumadınız galiba!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları