Barış Doster

Dış politikada normalleşme

19 Şubat 2022 Cumartesi

İsrail’le ilişkiler hızla normalleşiyor. Birleşik Arap Emirlikleri’yle ilişkiler normalleşti bile. Emperyalizm güdümlü ihanet, casusluk ve terör örgütü FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin en büyük mali ve siyasi destekçilerinden olan Birleşik Arap Emirlikleri, yeniden “kardeş ülke” oldu. Suudi Arabistan’la gergin olan ilişkiler yumuşuyor. Mısır’la görüşmeler başladı. Ermenistan’la ise yeni bir “açılım” süreci devreye girdi. Karşılıklı olarak özel temsilciler atandı. Uçak seferleri yapılıyor. Sırada hangi ülke var acaba? Sorularla tartışalım…  

 Birincisi, Türkiye’nin komşularıyla, bölge ülkeleriyle sağlıklı bir zeminde, mütekabiliyet (karşılıklılık ilkesi) esaslı, ortak yarara dayalı ilişkilerinin gelişmesi olumludur. Ancak bu noktada şunu da unutmamak gerekir. Bu ilişkiler niçin bozulmuştur? Bundan sadece karşı taraf mı sorumludur? Türkiye’nin bu konuda bir hatası olmamış mıdır? Bu konuda tutarlı bir özeleştiri verilmeyecek midir? Dış politikanın kişiselleştirilmesinin, duygusal tepkiler verilmesinin, karşı tarafın içişlerine karışılmasının, dış politikayı tamamen iç siyasete yönelik olarak yürütmenin, Dışişleri Bakanlığı’nın kurumsal hafızasını ve deneyimli kadrolarını dışlamanın, gerilen ilişkilerde etkisi olmamış mıdır?  

 İkincisi, Türkiye’nin bu yönde attığı adımlar, yaptığı U dönüşleri, sadece dış politikadaki yalnızlıktan, dışlanmışlıktan, kuşatılmışlıktan mı kaynaklanmaktadır? Yoksa dış kaynak, sıcak para, yabancı sermaye bulma gereksinimi de etkili olmuş mudur?  

 Üçüncüsü, Türkiye’nin bu hamleleri, yalnız ve ancak Türkiye nam ve hesabına mıdır? Yoksa bu hamlelerde ABD’nin istek ve baskısı devrede midir?  

Dördüncüsü, Türkiye; Suriye’yle normalleşme adımlarını ne zaman atacaktır? Öncelikle Suriye’yle normalleşmek gerekmez mi?  

 Bu soruları ve örnekleri çoğaltabiliriz elbette. Fakat asıl önemlisi, hangi ihtiyaçtan doğdukları… 

 BU ADIMLAR NEYİN SONUCU?  

Şurası kesin: Türkiye; hem ekonomide hem dış politikada sıkıştığı için bu adımları atmak zorunda kaldı. Dahası Türkiye’yi bu yönde adımlar atması için teşvik eden ABD’nin de hegemonyası aşındı. Ortadoğu’daki pek çok hesabı tutmadı. İran’ın Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin geliştiği, yine ABD’nin telkiniyle İsrail ve Körfez ülkeleri arasında İbrahim Anlaşmalarının imzalandığı, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Suriye’yle ilişkilerini normalleştirme adımları attığı, Arap dünyasından Şam’a heyetlerin gittiği bir süreçte, Türkiye; dış politikada bu adımları atmaya mecbur kaldı. İktidar, Müslüman Kardeşler örgütüne (İhvan) verdiği desteği azaltıyor. Hamas’la arasına mesafe koyuyor.  

 ABD’nin Suriye’de, Dağlık Karabağ’da, Ukrayna’da, Afganistan’da hesaplarının tutmadığı, İran karşıtı cepheyi genişletemediği bir süreçte, Türkiye; ABD nam ve hesabına adımlar atmanın, ABD’ye fazla umut bağlamanın, değişen dünya dengelerini görememenin sonuçlarını yaşıyor bugün. Bu keskin dönüşler, onun kanıtı. Devamı da gelecek. Tarihten ders almayanlar için kaçınılmazdır bu durum.  

 Atatürk’ün dediği gibi “Tarih, ihtiyatsızlar için, merhametsizdir”.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları