CHP yeni tüzüğünü kimlere kaleme aldıracak?

06 Temmuz 2023 Perşembe

CHP, tüm üyelerine bir mesaj iletti: 

“Sayın Üyemiz, Merkez Yönetim Kurulumuzun 06.06.2023 tarihli toplantısında parti tüzüğümüzün günümüz şartları ve talepler doğrultusunda, yapılacak kurultayda, güncellenmesine karar verilmiştir. Bu amaçla oluşturan Tüzük Çalışma Grubumuz hazırlıklara başlamıştır. Tüzüğümüz katılımcı bir anlayışla, üyelerimizin görüşleri alınarak hazırlanacaktır.”

Buna en çok sevinenlerin en başında ben geliyorum. 20 yıldır değiştirmek için çaba harcadığım tüzük, nihayet ciddi bir şekilde gündem oldu! Öte yandan üyelerden yeni tüzükten ne bekledikleri 500 karakterde aktarmaları istenmiş. Mesela “Hayırlı günler, başarılı bir tüzük isterim, Allah iyiliğinizi versin” dediğinizde bile %15’ini harcamış oluyorsunuz! Mesela benim yazılımına öncülük ettiğim ve son kertede kaleme aldığım Demokratik Dijital Devrim tüzüğünde yer alan karakter sayısı ise 180.000!

Ekim 2003’te genel başkanlık görevine talip olduğum kurultaydan beri, tek hedefim partinin tüzüğünü çağdaş, demokratik, özgürlükçü bir seviyeye çekmek. Fakat tersine, aynı kurultayda CHP akıl almaz bir şekilde geri giderek genel başkan seçimini neredeyse diktatoryal bir statükoya teslim edecek bir rejime geçiş yaptı. 2003 Ekim Kurultayı’nda yaşanan her türlü antidemokratik sapmanın artçı şoklarını önümüzdeki aylarda gündeminizde sürekli olarak bulabilirsiniz… İşte o uğursuz ekim gününden beri, inatla ve ısrarla o tüzüğü evrensel demokratik standartlara getirmek için en ön saflarda mücadele edenler arasındaydım. 2010 yılında “CHP Demokratik Tüzük Çalışması” başlıklı bir tüzük taslağını o dönem CHP Grup Başkanvekili olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na bizzat ellerimle teslim ettikten sonra İstanbul İl Başkanlığı'nda bu açılım projesinin sunumunu yaptık. Aradan birkaç ay geçtikten sonra Sayın Kılıçdaroğlu genel başkan oldu ama beklentilerin aksine ne teoride ne de uygulamada hiçbir demokratik yapılanmaya girmedi.

Mart 2021’de benim yürüttüğüm ve birçok değerli partilinin katkısı bulunan yeni bir tüzük çalışmasını İstanbul’da kamuoyu ile buluşturduk ve ardından CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na makamında bir randevu ile teslim ettim. Sayın Kılıçdaroğlu büyük bir nezaketle dinleyerek teslim aldığı bu taslağı masasına yerleştirdi ancak yine hiçbir şekilde gündeme almadı.

Ondan sonra, bazı kökten partililerin de arada serzenişleri dışında, tüzük hiçbir şekilde partinin ve yöneticilerin gündemine gelmedi.

Bu yıl yapılan seçimlerden önce partiyi demokratikleştirme taleplerimizi 1 Haziran’a kadar askıya aldığımızı ve o tarihten itibaren bu konuyu ısıtarak gündemin merkezine getireceğimizi Cumhuriyet’te yazmıştım. Bu söz tutuldu ve CHP tüzüğünün antidemokratik ve hatta kendi başka maddeleri ile uyumsuz, hukuki açıdan son derece sorunlu yapısını, ısrarla ve umutla kamuoyu ile paylaştık. Yazılarımı takip edenler somut olarak neden bahsettiğimi çok iyi biliyorlar. 

Bu arada, CHP’nin seçim mağlubiyeti gerek örgütte gerek kamuoyunda ciddi bir sorgulanmanın yaşanmasına neden oldu. Değişim seslerine kulak veriyor görünmek adına öncelikle MYK değişti ve zaten var olan parti meclisinden başka isimler MYK’ye yeni sıfatlarla atandılar. Ve tabii siyasetin içyüzünü bilen insanlar, yaşanan olayın gerçek bir değişim olmadığını, basit bir vitrin düzenlemesi olduğunu hemen gördüler. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun ısrarla koltuğunu terk etmek istememesinin ötesinde, partinin demokratikleşmesi adına o ilk haftalarda hiçbir adım atılmadı. Ta ki bu yazının girişinde yer alan mesaj 1.300.000’i aşkın partilinin cep telefonuna gelene kadar…

GERÇEK DEĞİŞİM Mİ YOKSA MAKYAJ MI?

Öncelikle bu konuyu partinin gündemine taşıyan Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibine samimi olarak teşekkür ediyorum. Öte yandan doğal olarak aklıma çok farklı sorular geliyor. Kesinlikle önyargılı görünmek istemiyorum ancak yukarıda özetini verdiğim akış silsilesi nedeniyle her türlü şüphemin bulunması da gayet tabii. Israrla temenni ediyorum ki, parti, gerçekten hem kendi örgütünü hem kamuoyunu hem sosyal demokrat yazar ve düşünürleri tatmin edecek gerçek bir yapısal değişimi yaşama geçirebilsin.

Bakın size somut örnekle açıklayayım: Mesela 1961 Anayasası hazırlanırken yansıttığı değişimler tamamen özgürlükçü bir ruhu ve güçler ayrılığını, yaygın denetim mekanizmalarını, bireysel özgürlükleri, demokratik kitle örgütleri, basın ve sendikaların hareket kabiliyetlerini garanti altına alıyordu. Attıkları adımların siyasal ve felsefi özü, örneğin CHP’nin ilk hedefler beyannamesine paraleldi. Sonuçta bu anayasa, hazırlanırken anayasa profesörlerine tek bir cümle söylenmişti: “Bu tabii ki sizin alanınız, içinde ne bulunacağını kimse sizlere dikte edemez. Ama lütfen öyle bir anayasa hazırlayın ki, başka hiçbir iktidar halka rağmen gücünü kötü niyetli kullanarak demokrasiyi ve özgürlükleri kendi çıkarı adına yok etmeye kalkışacak yıkıcı bir tavra giremesin, attığı her adım denetlenebilsin, özgürlükler teminat altına alınabilsin ve güçler ayrılığı bunun garantörü olsun.” İşte 1961 Anayasası bunu başardı ve tarihimizin yüz akı olarak bugün hâlâ ışıl ışıl parlayabiliyor. Bu cümleyi hiç kimse, 12 Eylül Anayasası veya bugün yürürlükte olan anayasa hakkında söyleyemez.

Şimdi bu mantıkla, CHP’ye dönelim. Birinci soru şu: Örgütten gelen özgürlükçü değişim taleplerini kimler değerlendirecek ve metinleştirip hazırlayacak? Böyle bir değişimi gerçekten talep edenler mi yoksa, parti içi tepkileri dindirmek için yenilikçi görünen hamleleri içerecek ama işin özünde partinin ruhsal ve davranışsal kilidini örgütün eline vermeyecek, sadece makyajlanmış bir tüzük oluşturmayı hedefleyenler mi? Parti yönetiminin bu şekilde yaklaşacağını düşünmüyorum ama kesinlikle dikkat etmeleri gerekiyor.

1961 ANAYASASI’NI DEMOKRAT PARTİ HAZIRLAYABİLİR MİYDİ?!

Şimdi ortada net bir sorun var: Mesela siz muhalefetten ve gençlerden gelen tepkiler ve sesleri dinledikten sonra Türkiye yeni bir anayasa yapma görevini, toplumdan yükselen bu ağır itiraz seslerini seçme ve metinleştirme görevini Menderes ve arkadaşlarına verseydiniz, ortaya 1961 Anayasası çıkabilir miydi? Güzel bir fıkraya benzedi değil mi? Tabii ki ortaya olsa olsa bir ucube çıkardı!

Halbuki CHP’de şu anda yaşanacak olanlara bir göz atarsak bakın ortaya ne çıkıyor: Yıllardır CHP’yi yöneten, bu mağlubiyetlerin sorumluluğunu taşıyan, bütün antidemokratik yapı konusunda şikâyetlerin kaynağı olan yönetim kadrosundan, (seçimlerde kendilerini garantiye alacak görev dağıtımı yetkisini elinde tutan kişilerden) ellerindeki bu gücü partinin tüm üyelerine yayarak vermelerini bekliyoruz! Bugün CHP’de tüm şikâyetlerin odağında olan Kılıçdaroğlu ve ekibi, partide parti içi demokrasiyi tüm örgüte ödünsüz şekilde yayabilecek bir devrime imza atabilir mi? Kılıçdaroğlu ve yakın çevresi, tekrar seçilmelerini büyük ihtimalle imkânsız hale getirmek pahasına, gerçek demokrasi adına geniş ve total bir yetkilendirmeyi, partinin tabanına yayabilecek mi? Yeni tüzüğün ruhu, bu özgürleşme talebini yansıtabilecek mi?

Bu evhamımın kökeninde yer alan olgu şu, bu görevi layıkıyla yerine getirebilecek kişi ve kişilerin öncelikle bir özeleştiri yapabilmeleri lazım. Örneğin, cumhurbaşkanı adayının seçim yöntemi nasıl olmalı sorusuna yanıt arayan birinin, öncelikle “Ekmeleddin İhsanoğlu kararının” tarihi bir fiyasko olduğunu itiraf etmesi gerekiyor. Ya da tüm seçim yenilgilerine rağmen aynı ekibin sürekli kendini seçtirecek şekilde parti içinde sıfat dağıtma ve konumunu garanti altına alacak yöntemlerden uzak durma refleksi, bu metin hazırlanırken devreye girebilecek mi? 

Sayın Kılıçdaroğlu ve merkez yürütme kurulu, partinin değişmesini, açılmasını, özgürleşmesini talep eden bütün fikirlerin yeni tüzükte toparlanma işini, gerçekten bu ruhu yansıtmak isteyecek bir ekibe vermeli. Ancak bunu yaparlarsa insanlar ortaya çıkacak çalışmanın arzu edilen hedefe yaklaşacağını ümit edebilirler! Ancak bize şimdilik yansıyan, CHP Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeynel Emre’nin başkanlığında 9 kişilik bir komisyon kurulduğu… Gazete Duvar’dan Serkan Alan’ın haberine göre eski ve yeni milletvekillerinden oluşturulan komisyonda Gençlik ve Kadın Kolları’ndan da birer temsilci ve CHP eski milletvekili Atila Sertel de bu kurulda yer alacakmış. Sayın Kılıçdaroğlu’na ve MYK’sine, yıllarca bu doğrultuda üzerine onca kafa yorduğumuz tüzük çalışmaları adına emek vermiş değerli isimler olarak Yekta Güngör Özden, Ercan Karakaş, Erol Tuncer, Mustafa Gazalcı, Fikri Sağlar, Hurşit Güneş, Mustafa Pınar, Faruk Eminağaoğlu gibi isimleri kurul için hatırlatabilirim.

İşte şimdi bizlere düşen, bu hatırlatmaları yaparak yeni metnin özünde ve ruhunda “olmazsa olmaz - sine qua non” şeklinde yer alması gereken temel verileri ısrarla hatırlatmak ve CHP’nin bu tüzük değişimini bir makyaj değil, Avrupa sosyal demokratlarına örnek olacak bir evrensel devrim haline getirecek tarihi atılım yapabilmesini sağlamak… Tek bir geri adım atmadan bu doğrultuda çalışacağımızdan şüpheniz olmasın.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erken seçim mi dediniz? 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları