Çiğdem Toker

Değişim ‘Yanlış Seçim’den Başlayabilir

06 Eylül 2014 Cumartesi

Salona girerken, yürüyen merdivenlerde Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ile karşılaştık.
“Nasılsınız” dedim. “Botoks yaptırmaya gidiyorum” dedi gülerek.
Nazlıaka’nın; iki karısını öldürmüş bir katili programına çıkaran Seda Sayan’ın sponsorluğunu iptal ettirmesi, sadece “ekonomik yaptırım”ın gücünü kanıtlamakla kalmadı; sonuç odaklı siyasetin etkili bir örneğini de oluşturdu.
Nitekim, bu diyalogdan iki saat sonra Kılıçdaroğlu’nun kürsüden “Her şeyi genel başkandan beklemeyin” diye seslenişi de aslında tek derdi iktidar olması gereken CHP’de benzer örneklerin çoğalması gereğini vurguluyordu.

***

Daha çok konserler için tasarlanmış çok amaçlı ATO Congressium Salonu, CHP kurultaylarını sürekli izleyenlere “uyum sorunu” yaşattı. Spor salonunda yürümeye alışmış herkes, bir tiyatro izleyicisi gibi koltuk numarası arıyordu.
Gerekçenin “salon bulamamak” olduğu söylendi.
Ancak, hitabetini öteden beri “dobralık” üzerine kurmuş, Muharrem İnce’nin “Düğün yapacağım diye birkaç salonu telefonla aradım. Her yer boştu” eleştirisi bu gerekçeyi çürüttü.
“Kendisiyle kişisel hiçbir meselem yok. Dürüstlüğünden de şüphem yok” dediği Kılıçdaroğlu’na, parti doğrultusunun “sağa kaydığı” konusunda açık, doğrudan ve yer yer ağır eleştiriler yöneltti. Lafını sakınmadı.
Özellikle “Ben televizyondan duydum” diyerek, Cumhurbaşkanı seçiminde, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yalnızca “çizgisi” değil; aday gösterilme biçiminin demokratik olmadığı tespitine gelen alkışlar, parti tabanındaki rahatsızlığı yansıtıyordu.
Nitekim bu rahatsızlık, konuşmalar bitip seçim aşamasına gelindiğinde kendisini çok somut gösterdi.
Genel başkan seçilemese de beklenenin üzerinde oy alması, İnce’nin eleştirilerinin delege nezdinde hafife alınmayacak bir karşılığı olduğunu kanıtladı.

***

Kılıçdaroğlu’nun kürsüye çıktığı andaki kızgın enerjisi, salonun her yerinden hissedildi.
“Öyle uzun uzun konuşmayacağım” diyerek bir saate yakın kürsüde kalması “sağcılaşma” eleştirilerinden “çok dolduğu”nu anlatıyordu.
Sonuçlar açıklandığında elini tutsa da kürsüdeyken, “Bakın yan yana oturuyoruz” dediği Muharrem İnce’yi bir kez olsun anmadı.
Keza Kılıçdaroğlu’nun bir saat boyunca, İhsanoğlu’nun adaylığı konusunda İnce’nin sert eleştirilerine tek kelimeyle olsun değinmemesi dikkat çekiciydi...
Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a... Sonu gelmez şakalar bir yanda dursun...
Kılıçdaroğlu’nun “rakı sofrası” çıkışını, -eleştirinin kendisi mecaz olmasa bilekimin ne kadar içki içtiğinden ya da yaşam tarzına müdahaleden çok; CHP’nin birikimi ve insan gücüyle, sahip olduğu potansiyelin ne kadarını kullandığına yönelik bir eleştiri olarak “okumak” gerekiyor.
CHP’nin 18. Olağanüstü Kurultayı’nın “sağa açılma” teması üzerinden gerçekleşmesi, hayırlı bir gelişme oldu.
Bu toprakların altı da üstü de bitmek bilmeyen bir rant iştahıyla darmadağın edilir; sonu gelmez bir para-iktidar hırsı geleceğimizi karartırken, AKP’ye oy vermeyen milyonlarca insanın taleplerini daha iyi “okumak”, sonuç odaklı politikalar üreterek “umut” olmak adına...
Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeden Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adı, ileride CHP’nin kaderini değiştiren bir “eşik” olarak anılırsa hiç şaşırmayalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları