Çiğdem Toker

‘Devlet Partisi’ Kimliğine Üç Yeni Belge

02 Aralık 2013 Pazartesi

Hukuk fakültesinin ilk yılında öğretirler:
Bir hukuki işlemin kanuna uygunluğu, meşru olduğu anlamına gelmez. Kamuoyu vicdanında ortak kabul görmüyorsa, yasal da olsa o işlem meşru değildir.
AKP bir “devlet partisi”ne dönüştü diyerek, bu ayrımın zaten ortadan kalktığını düşünüyor olabilirsiniz. Yine de bu kanaat, 28 Kasım’da olanları not düşmeye engel değil.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı’nın -tesadüf eseri- aynı gün ortaya koyduğu, üç farklı hukuki işlem, kanunilik-meşruiyet ayrımının nasıl ortadan kalktığını çarpıcı biçimde belgeliyordu:

1. Aday bakanlar kararı
28 Kasım’da YSK’nin yerel seçimlerde aday gösterilecek bakanlar için “prensip kararı”:
“Belediye başkan adayı gösterilen bakanların görevlerinden istifa etmeleri gerekmiyor.
Evet, karar görünüşte kanuna uygun. Düz mantıkla deniyor ki, “Bakan, kanunda tanımlanan ‘kamu görevlisi’ tanımına girmiyor. Bu yönüyle milletvekiliyle aynı statüde.”
Nasıl belediye başkanlığına aday onlarca milletvekili, istifa etmeden kampanya yürütüyorsa (bazısı ililçe yöneticilerine muhtelif hediyeler gönderebiliyor, kimse de bunu sorgulamıyorsa) milletvekiliyle “aynı statüde” sayılan bakanların da görevi bırakmalarına gerek yok.
Peki, ya çifter çifter makam otomobilleri, dağ bayır dolaştıkları dört çarpı dört arazi araçları, emirlerindeki özel kalem, müşavir kadrolarının bu karardaki yeri?
Bu olanaklara sahip olmayan yüzlerce aday ile bakanlar arasındaki eşitsizlik nasıl giderilecek?
YSK o kararının yanında, “İstifa etmek zorunda değiller. Ama o makamdan kaynaklanan fiziki ve personel imkânlar kullanılamaz” da dese hakkaniyete daha uygun olmaz mı?
Bu soruların cevabını beklemek beyhude.
Nasılsa, “hamama giren terler” şiarıyla, “Siyasete atılıyorsan paralı olacaksın kardeşim” anlayışı hâkim. Meşruiyeti kim gözetecek?..

2 . ‘Partili bürokrat’ kararı
28 Kasım’da Bakanlar Kurulu, BDDK’nin boşalan iki üyeliğine atama yaptı.
Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, TMSF Sigorta ve Risk İzleme Daire Başkanı Muhiddin Gülal ile BDDK Hukuk İşleri Daire Başkanı Olcay Turan, BDDK’nin yeni üyeleri oldu.
Şekil şartları açısından; bu tasarrufta da kanuna aykırılık yok.
İktidar partisinin yönettiği Beyoğlu Belediye Başkanlığı’nda beş yıl meclis üyeliği yapmanız, 2009 yerel seçimlerinde Beyoğlu Belediyesi başkan aday adayı olmanız, ampul amblemli afişler bastırtmanız, kampanyalar düzenleyip seçim toplantılarında kalabalığa hitap etmeniz, BDDK üyeliğinin önünde engel sayılmıyor.
Biraz daha açalım: Birkaç gün içinde yemin ederek görevine başlayacak olan üyelerden Muhiddin Gülal, bu görev için yeterli koşullara sahip olmasının ötesinde, aktif siyasetten geliyor.
Dahası, atama kararnamesinde imzası bulunan Başbakan Erdoğan, bir yıl önce evlenen Gülal’ın nikâh şahidiydi...
Kanuna uygun olsa da “partili bürokrat” atamanın meşruiyetini takdire bırakırken, BDDK üyelerinin yemin metninde “tarafsızlık” vurgusu bulunduğunu not düşelim.

3. İhalesiz Seçim Malzemesi Kanunu
28 Kasım’da Cumhurbaşkanı’nın onaylaması sonucu, Kamu İhale Kanunu’nu değiştiren kanun yürürlüğe girdi.
Filigranlı oy pusulası başta olmak üzere, aklınıza gelebilecek her türlü seçim malzemesi -yurtdışından oyların uçakla taşınması dahil- ihalesiz satın alınabilecek. Rekabet koşulları oluşması beklenmeden YSK dilediği firmayı seçebilecek.
Yasa tasarısı şeklinde hazırlansaydı, pek çok kurumdan görüş alınması gereken bu düzenleme, konuya yeterince hâkim olmayan milletvekillerinin imzasıyla, “kanun teklifi” olarak Meclis’e getirildi. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda tartışılmadı. Üç günde kabul edildi.
Kanuna uygun mu, evet. Meşru mu?
Aday bakanın, herkesin vergisiyle sağlanan makam olanaklarını kullanması, bürokratın “partili” olanının atanması ne kadar meşruysa o kadar... Kanunilikmeşruiyet ayrımını ortadan kaldırırken, AKP’nin “devlet partisi” kimliğini üç kez daha tescilleyen bu tasarrufların sonuçlarını ise zaman gösterecek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları