Çiğdem Toker

Parayı Cebimize Koyup Kaçan Kim?

16 Kasım 2013 Cumartesi

Tanımadığınız birinin, cebinize aniden para koyup kaçtığını düşünün.
Ya da yolda dalgın yürürken kabarık bir cüzdana rastladığınızı.
Beklenmedik paranın anlamı biz ölümlüler için ne ise, merkez bankaları için de net hata noksan (NHN) kalemi benzer...
Aradaki iki temel farkı es geçmeyelim:
- O kalem resmi ve sabittir.
- Bazen artı, bazen eksi çıkar.
Ekonominin işleyişi gereği, bilançoyu tutanlar, o sabit kaleme her ay bir tutar yazmak zorunda.
Bu yanıyla, “kalıntı” da diyen var NHN’ye, “denkleştirme” de.
Fakat bu kalemde, ani bir artış oluyor, üstüne üstlük bir de süreklilik kazanıyorsa, tablonun şüpheli hale gelmesi kaçınılmaz.
Nasıl, tanımadığınız birileri cebinize her ay yüklü para koyup kaçmıyor, siz nasıl her ay aynı kaldırımda kabarık bir cüzdan bulmuyorsanız...
Ödemeler dengesinde, beklenenin olağanüstü üzerinde ve sık artan NHN, ülkeniz adına sizi kuşkulandırmalı...

***

Üç gün önce, eylül verileri açıklandı.
Kaynağı belli olmayan döviz hareketlerinin izlendiği NHN kalemi:
Temmuzda 4.8, ağustosta 3.1, eylülde 1.7 milyar dolar.
Düşüş eğilimi yanıltmasın, sevinilecek bir durum yok:
Son üç ayda, 10 milyar dolara yaklaşan bir “gizemli para”dan söz ediyoruz.
Tutar yüksek; tahminler gani:
Varlık Barışı Yasası sonucu gelenler, darda kalan ailelerin yastık altı dövizini bozdurması, İran şirketleri, Suriyeli mülteciler vb...
Ama işte, ne kadarı nereden; kimse bilmiyor.
Niteliğinin, bizatihi “kalıntı” yahut “denkleştirme” oluşu, adeta bu bilinmezliğe meşruiyet kazandırıyor.
Oysa yanlış olan tam da bu.
Kayıtlara giremeyen bu tutarlar, artık kayıtsız kalınacak gibi değil...

***

52 kişinin yaşamını yitirdiği Reyhanlı saldırısını duyar duymaz ilk uçakla Hatay’a gitmiştim. Otele gece yarısı ulaştığımda, kararımı verdim:
Reyhanlı’ya dolmuşla geçecektim.
Sağanak altında bir süre bekledikten sonra eski bir minibüs yanaştı.
Üçlü koltukta, “mülteci” görünümlü iki Suriyelinin boş kalan yanına oturdum.
Paralar toplanırken, yanımdaki yolcu cüzdanını açtı.
İçi, birkaç saniyede tahmin edilemeyecek kadar çok sayıda Amerikan dolarıyla doluydu.
Reyhanlı’da gün boyu facianın izleri arasında dolaşırken, Suriyeli mültecilere esnaflık ve ticaret konusunda gösterilen “bürokratik hoşgörü” hikâyeleri dinledim.
Dövizle kiralanan evleri, mültecilerin açtığı marketleri, otomobil alışverişlerinde ödemenin dolarla yapılması...
İlçe halkı, güç durumda kalan insanlara merhamet ile “yekten” haksızlığa uğramışlara özgü kızgınlık duygusu arasında gidip geliyordu...

***

Hem bilen biliyor, sınır mınır kalmadı oralarda.
Mesele, mültecilere gösterilen “hoşgörü”den ibaret değil.
Yıllardır aşina olduğumuz, devletçe kabul görüp desteklenen geleneksel “sınır ticareti” de çığrından çıkıp “kara” bir renk aldı...
Yine de -onca tanıklığıma rağmen-, ödemeler dengesindeki olağanüstü hareketlilikteki tek kaynağın “Suriyeli mülteciler” olduğunu söylemiyorum.
Genellemenin kolaycılık olduğunu biliyorum.
Ama teknik görünen pek çok ekonomik veri ile toplumsal barış arasında ne kadar güçlü bir bağ olduğunu, Hatay’da bir kez daha kavradım.

***

Veriler çığlık atıyor: Ekonomi birimleri, bu konuyu daha ciddi ele almalı...
Rakamların ardındaki gerçeği anlayıp, ne anladıklarını bize anlatmaları bile bu aşamada çok kıymetli.
Merkez Bankası’nın, BDDK’nin bir araya gelmesinin; 50 bankayı, TÜİK’i davet edip “Nedir bu veriler?” diye sormasının önünde engel mi var?..
Parayı cebimize koyup kaçanlar kimler?
Sahi kimler?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları