30 Ağustos Zaferi Cumhuriyetin Yolunu Açtı

30 Ağustos 2023 Çarşamba

19 Mayıs 1919 Milli Mücadele’nin resmi başlangıç tarihidir; 30 Ağustos 1922 de Milli Mücadele’nin sonuç zaferidir.

TBMM için en önemli hedef Anadolu’da düzenli ordunun kurulmasıydı. 30 Ağustos, stratejik bir savaştı ve bu savaş için çok ciddi bir hazırlık dönemi geçirilmişti.

30 Ağustos savaşının başarısı sonucu Türk ordusunun İzmir’e girişiyle, 

9 Eylül 1922’de Yunan işgal kuvvetleri İzmir’i terk ediyorlardı. Böylece Milli Mücadele’nin “silahlı savaş” aşaması zaferle sonuçlanıyordu.

Artık ikinci aşamaya geçilebilir; Cumhuriyetin ilanı, toplumsal devrim ve dönüşümler, çağdaşlaşma başlayabilirdi.

Atatürk, daha Harp Okulu öğrencisi iken “Dava, yıkılmak üzere bulunan bir imparatorluktan yeni bir Türk devleti yaratmaktır” demişti.

Atatürk Samsun’a çıktığı zaman da “Milli egemenliğe dayanan, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak gerekir. Onun için ‘Ya istiklal ya ölüm’” demişti.

İşte, 30 Ağustos zaferi yeni dönüşümlerin altyapısını hazırlamıştır. Emperyalist devletlerin Sevr planı “tahrip” edilmiş, vatan topraklarından yabancı işgal güçleri temizlenmişti.

Atatürk, 30 Ağustos zaferi için Dumlupınar tepesinde şöyle diyordu:

“Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçları olan ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihinde, yeni hareket vermekte kesin etkili başka bir meydan savaşı hatırlamıyorum.”

Devam ediyor:

“Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Sonsuz hayatı burada taçlandırıldı…

Efendiler, bu muazzam zaferin çeşitli etkenleri üzerinde en önemlisi ve en yükseği, Türk milletinin kayıtsız şartsız egemenliğini eline almış olmasıdır.”

Milli Mücadele’nin “savaş aşaması” bitmiş, çağdaşlaşma ve Aydınlanma hareketi başlamıştı. 9 Eylül 1922 zaferinden sadece 52 gün sonra “saltanat” TBMM kararıyla tarihin derinliklerine gönderildi.

Bir yıl sonra 29 Ekim 1923’te ise Cumhuriyet ilan edildi.

Daha sonra halifelik, mahalle mektepleri, medreseler kaldırıldı. Eğitim Birliği sağlandı. Atatürk’ün daha 1905 yılında yüzbaşı iken söylediği, “Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden yeni ve genç bir Türk devleti kurulmalıdır” düşüncesi gerçekleşiyordu.

Aydınlanma devrimleriyle, Türk toplumu 15 yılda laik bir hukuk düzenine kavuştu, çağdaş ve uygar bir topluma dönüştü.

Ne yazık ki bu zaferden 100 yıl sonra “Keşke Yunanlar kazansaydı” diyen, emperyalist işgal güçlerine övgü düzen onursuzlar ortaya çıkabilmiştir.

Ne yazık ki bu işgalci görüşü alkışlayan el üstünde taşıyan bir zihniyet kendini gösterebilmiştir. Ancak toplumbiliminin (sosyoloji) keskin gerçeği değiştirilemez.

Çağdaşlaşan, ilerleyen bir toplumu topyekûn geriye döndürmek olanaksızdı.

Atatürk’ün dediği gibi “Uygarlığın coşkun seli karşısında direnme boşunadır. Ortaçağa ait düşünce biçimleriyle ilkel hurafelerle yürümeye çalışan milletler yok olmaya ya da tutsak olmaya mahkûmdur”.

Bugüne bakarsak arkadan gelen bir gençlik var, bir dip dalgası var. Türk halkı halifecilerin, yeni Osmanlıcıların isteklerine uyup geri gitmeyecektir…

Cumhuriyetin kuruluşunu sağlayan, Aydınlanma devrimlerinin birer birer toplumda yerleşmesini gerçekleştiren devrim hareketi 100 yıl sonra geriye döndürülemez. Atatürkçüler umutsuz olamaz. Kuvayı Milliyeciler boyun bükerek kenara çekilemez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son Kale Cumhuriyet 24 Ocak 2024
Sonsuza dek 10 Kasım 2023

Günün Köşe Yazıları