Batı medyasında önemsenen kimi gazete ve dergideki son yayınlarda AKP’ye ve Başbakan Erdoğan’a dönük bakışların değiştiği izleniyor; ülkemizde bu gibi olaylara gereğinden çok paha biçen bir kesimin olduğu da biliniyor.

Batı medyasındaki yeni saptamalarla bizim bu köşede uzun süreden beri altını çizdiğimiz gerçeklerin, çok gecikmiş de olsa, teslim edildiğini görüyoruz.

Peki, bu gecikmenin sebebi nedir?

*

ABD, Bush yönetimiyle dünya çapında geçerli bir yeni projeyi uygulamaya başlamıştı; ‘neoliberalizm’ ve ‘küreselleşme’ gibi cazibeli sözcüklerle vurgulanan bu tasarımın gerçek yüzü gizleniyordu.

Aradan geçen sürede hem projenin maskesi düştü, hem de uygulama başarısızlığa uğradı.

Gazetemiz Bush yönetiminin özellikle yaşadığımız bölgede uygulanan BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ve “Ilımlı İslam Devleti Modeli”nin ne demek olduğunu nice kez sergilese de, dış medya ve içerideki uzantıları gerçekleri örtbas etmek yolunda başarı kazandılar.

Ancak aradan geçen sürede gerçek, elle tutulurcasına somutlaştı.

Bush yönetiminin ve Türkiye’yi de kapsayan projesinin çöküşü Amerika’da bir yeni dönüşüme ihtiyaç yarattı.

Obama olayı bu tarihsel olguyu vurgulamaktadır.

*

Öncelikle Angloamerikan medyasındaki değişim bu nedenle gereğinden çok önemsenmemelidir.

Ülkemizde kendimize ilişkin gerçekleri ancak Batı medyası yazdığı zaman algılayacak bir geri zekâlılığı benimsemekten kaçınmalıyız.

‘Amerikancılık’ ne yazık ki bizde kurumsallaşmıştır; her kesimde dünyaya ve Türkiye’ye ABD dürbünüyle bakanların gücünü önemsememek hatasını işlemekten sakınmalıyız.

Amerika’nın, Obama döneminde de dünya ve Türkiye ilişkilerini Amerika’nın çıkarları açısından yürütmesi kadar doğal bir şey yoktur.

*

1923 laik Türkiye Cumhuriyeti Batı’ya karşı savaşla kuruldu; ama, Batı’nın hukuk kurumlarını benimsedi.

İsviçre bugün ‘Ermeni soykırımı yoktur’ diyenleri yargılayıp cezalandırıyor; öte yandan da Lozan Antlaşması’nın imzalandığı masayı bize armağan ederek gönül almaya çalışıyor.