Mutluluk bize…

14 Nisan 2024 Pazar

Haydi bir oyun oynayalım. Daha doğrusu siz oynayın ve yanınızdaki kişilerle birlikte “Neyin sizi en çok mutlu edeceğini” bir kağıda yazın ve sonra “Mutluluk reçeteniz”i yanınızdaki ile karşılaştırın.

Öngörüm şu ki birbirinden çok farklı sonuçlar çıkacak. Kimisi sevdasına kavuşmak kimisi maddi durumunda iyileşme isteyecek. Bazıları için çocuklarının mutluluğunu görmek şu yaşamdaki tek amaç.

Hepsini ortaya döksek hepsi birbirinden farklı onlarca, yüzlerce hatta binlerce mutluluk talebine ulaşabiliriz belki. Öte yandan bu oyundan çıkaracağımız tek bir sonuç var. Mutluluk kişiye özgü isteklerle biçimlenen bir duygu.

Ancak bu biricik duygunun oluşması için kolektif bir çaba içindeyizdir. Mutluluğa ulaşmak için temel gereksinimler olan ekonomik refah, kendini güvende hissetmek, sevgiyi özgürce yaşayabilmek bireyle ilgili olduğu kadar toplumla da ilgili konulardır.

Ekonomik refah seviyemizin yükselmesi, huzurlu olduğumuz bir ev, aile, mahalle, kent ve ülkede yaşamak da öyle. Güvenlik, sağlık, eğitim, maliye gibi bürokratik alanları ilgilendiren gelişmeler mutluluğumuzla doğrudan bağlantılıdır.

Böylesi öze ilişkin bir duyguyu yaşamak için böylesi büyük bir yapının içinde olmaya zorunlu olmak aslında bireyi aşan büyük “idea”larla kendimizi çelişkili bir iletişim içinde buluruz. 

Tüm amacımız mutlu olmak iken, kendimizi savaşların içinde, ideolojilerin peşinde, desteklediğimiz siyasetçinin YouTube'daki performanslarının iyi olması için dua ederken sandıklarda oy korurken filan buluyoruz.

Bilirsiniz fizikte şöyle bir genel geçer kural vardır: Cisimler büyüdükçe çevrelerine uyguladıkları çekim yani kütle çekimi artar. Dünyanın kütle çekimi ile ilgili şöyle ilginç bir durum vardır: 

Herhangi birimizi toprağına basılı halde tutması yani yer çekimi uygulayabilmesi için böylesi büyük olması gerekir. Yani kendimizle oranladığımızda aslında kütle çekimi oldukça azdır.

Mutluluk da belki biraz böyle, birazını bile elimizde tutmak için öyle bir güç harcamamız gerekiyor ki kimi zaman yılların geçtiğini bile fark edemiyoruz.

Ancak mutlulukla ilgili bir başka ilginç gerçek, bizi mutlu edeceğini sandığımız şeylerin aslında o kadar mutluluk getirmiyor olması.

Örnek vermek gerekirse, bir toplumda ekonomik refah seviyesinin öngörülebilir biçimde artması o toplumda kayda değer bir mutluluk artışına neden olmuyor veya eğitim kalitesinin artması, sağlık hizmetlerinin iyileşmesi de öyle.

Peki insanları kolektif anlamda mutlu hissettiren ve ani mutluluk artışına neden olan şeyler nedir derseniz, “Bir festival ortamı” diyebilirim.

Bir kentte veya ülkede yaşanan ani değişim için en iyi örnek bir festivaldir. Geniş anlamda her şey bir festival olarak tanımlanabilir. Müzik festivali, spor organizasyonu, birkaç haftaya yayılmış bir bayram kutlaması veya ülkede herkesi ilgilendiren bir durumun yarattığı olumlu hava…

Aslında politik nedenlerle dünyadan görece dışlanmış ülkelerin yapacağı organizasyonların da peşi sıra iptal edilmesi büyük ölçüde onları bu mutluluk dalgasının dışında bırakıp halkı kitlesel bir mutsuzluğa açık bırakmaktır.

Görüyorsunuz ya mutluluk aslında siyasetin tam da göbeğindedir. Belki de tüm ideolojilerin içinde en değerlisi ama en az konuşulanıdır. Belki de biz, bizi mutlu edenleri pek de dillendirmediğimiz için. Siz ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaş ne diyor? 26 Nisan 2024
Gelecekten bir yazı 19 Nisan 2024
Mutluluk bize… 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları