Yalnızlar kime oy verir?

07 Mart 2024 Perşembe

Seçim zamanı yaklaştıkça oldukça şişkin bir gündem oluşuyor. Bu her seçimde böyle ama özellikle belediye seçimleri söz konusu olunca yerel hassasiyetler devreye girer, kazanma-kaybetme aralığı çok daha düşük olur, ortam daha da sertleşir ve şişkinlik artar.

“Nedir bu şişkinlik” diye soracak olursanız iyi şeylerin olabildiğince daha iyi kötü şeylerin ise olabildiğince daha kötü gösterilmeye çabalandığı bir gündem.

Elbette bu şişirme işinde sosyal medya, hantal geleneksel medya araçlarına göre çok daha işlevsel ve önde.

Bir örnekle devam edelim. Sokak röportajında mikrofon uzatılan birisi iktidar partisine oy verdiğini açıklar, ardından kendisine maaşı, ekonomik durumu ile ilgili bazı sorular yöneltilir ve ortaya çıkan tablo ile şöyle bir ana fikir oluşur:

“Bakın, iktidar partisi seçimi kazanıyor çünkü seçmen kitlesi başına ne gelirse gelsin onlara oy vermeyi sürdürüyor.”

Durum, yüksek olasılıkla gerçek de olsa benzer içerikte üretilen birçok video sosyal medyaya “düştüğünde” ortaya şişkin bir gündem çıkıyor.

Tabii ki bu verebileceğimiz tek şişkinlik örneği değil, iktidar partisinin de tam tersten oluşturduğu veya sığınmacı karşıtlarının, yanlılarının, şeriatı destekleyen kaynakların ürettiği sayısız içerik var.

Tüm bu içeriklerin asıl amacı, çok sayıda ve tek sesli görünen bir mesaj ortaya koymak. İnsanların oy verirken veya siyasi seçimler yaparken pek de rasyonel olmadığını artık hepiniz kabul ediyorsunuzdur.

Akılcılığın tabutuna sağlam bir çivi çakan bu gerçek bize rasyonel olmayan tercihleri anlamaya çalışmak dışında bir çözüm sunmuyor.

Peki insanlar ekonomik refah artışı gibi son derece gerçekçi bir nedene yönelik oy vermiyorsa hangi gerekçeyle oyunu seçiyor?

Kişisel olarak yazılarımda gündelik siyasetle ilgili fikirlere yer vermem. Nedeni çok basit, çünkü siyasetle ilgili konuşan o kadar çok insan var ki. Sanki aklınızdan geçen herhangi bir fikir daha önce mutlaka söylenmiş gibi bir his yaratıyor.

Ancak söz konusu insanların kişisel eğilimlerinin kitlesel bir yönelime nasıl dönüştüğü ise şunu söyleyebilirim: Bence insanların çoğu öncelikli olarak kendilerini yalnız hissetmemek güdüsüyle oy veriyor.

Yalnızlık bana kalırsa ölümle eşdeğer bir biçimde insanlık en büyük ortak korkusu ve sırf oy vermek değil yaşamımız boyunca verdiğimiz çok sayıda kararda da belirleyici yalnız kalma korkusu oluyor.

Peki belli bir tarafa oy vermek insana nasıl yalnız olmadığını hissettirir? Elbette bir aidiyet duygusu ile kazanan veya kaybeden olmanın ötesinde “kutlu” bir davanın neferi olma payesini edinerek.

İnsanlar ne yazık ki gelir seviyeleri çok dramatik biçimde artmadıkça rasyonel olmayan duyguların tarafı olmanın getirdiği hazzı yaşamayı tercih ederler, oylarını da bu yönde kullanırlar.

Doğal olarak borsada işlem gören hisseleri olan kişilerin, gıda ve hammadde üreticilerinin veya şirket sahiplerinin seçimlerle ilgili rasyonel beklentileri vardır.

Ancak insanların çoğu günün sonunda maaşlı çalışanlardır ve sermaye ekseninde ilerleyen tüm rasyonel gerçeklere karşı kayıtsızlıklarını besleyen yalnızlıklarına en iyi gelecek logoyu içselleştirirler ve mühürlerini basarlar.

Peki yalnızlar kime oy verir? Yalnızlık kavramının altı, modern yaşamın yaldızları döküldükçe giderek daha fazla çizilir oldu.

Artan yalnızlığı gidermek, “makul” olanla olanaksız duruma gelmeye başladı. Bir siyasi tarafın seçmenlere sunduğu vaatler ne kadar akla yakın olursa o kadar çekicilikten uzak artık.

O yüzden pek çoğumuz daha koyu tonlara, daha sert söylemlere kapılıyoruz, yalnızlığımızı unutmak, yaşadığımızı hissetmek için... Bu da insanlığın en büyük kaybedişi olsa gerek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaş ne diyor? 26 Nisan 2024
Gelecekten bir yazı 19 Nisan 2024
Mutluluk bize… 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları